Trabzon, Karadeniz Bölgesi’nin en önemli şehirlerinden biri. Doğu Karadeniz gezi rotası çizerken Trazbon’u dahil etmemek olmazdı. Trabzon’u rotama eklemek istememin sebebi ise Trabzon manastırları olan Sümela, Kuştul Manastırı ve Vazelon Manastırı’nı ziyaret etmekti.

Trabzon Manastırları

Trabzon, Pontus Rumları’nın ana yerleşimlerinden biri idi. Bu nedenle bu bölgede Ortodoks Hristiyanlar’dan kalma eserleri görmek mümkün. Trabzon’un içindeki Ayasofya Kilisesi de bunlardan biri.

Trabzon’da manastırların yoğunlukla bulunduğu bölge ise Sümela Manastırı’nın da yer aldığı Maçka ilçesi. Maçka’nın yukarıya akan dereleri kadar manastırları da görülmeye değer. Benim Trabzon’a geldiğim günlerde bu bölgede seyahatte olan gezgin arkadaşım Hanife ile planlarımız kesişince buluşup, manastırlara doğru gitmeye karar verdik.

Trabzon’da manastırlar dışında; Hıdırnebi Yaylası, Çal Mağarası, Uzungöl (artık görülecek yanı kalmamış ama), Karester Yaylası, Şahinli Yaylası, Şolma Yaylası, Hamsiköy gibi gezilecek yerler de var. Ben zamanımı en iyi şekilde değerlendirebilmek için sadece manastırları görecek şekilde bir plan yaptım.

Sümela Manastırı

Sümela Manastırı’nın M.S.375 yıllarında yapıldığı tahmin ediliyor, 1923’e kadar ise aktif olarak kullanılmaya devam etmiş. İçinde kütüphane, ibadethane, misafirhane gibi bölümleri olan manastırın duvarlarındaki freskler de dikkat çekici ancak vandalizmin elinden kurtulamamış.

Sümela Manastırı’nı daha önce birkaç kez gördüğüm için rotamıza orayı eklememiştik, zaten 2018 yılı içinde manastır restorasyonda oldundan içine giremeyecektik, bu nedenle daha az bilinen manastırlara doğru rotamızı çevirdik.

Eğer Sümela Manastırı’nı görmediyseniz, restorasyonda da olsa dışarıdan görmenizi öneririm. Eğer güneşli bir günde giderseniz, çam ormanlarının arasından sarp bir kayaya oyularak yapılmış bu manastır, gördüğüm en etkileyici yapılardan biri. İnzivaya çekilmek için daha uygun bir yer sanırım Tibet olurdu 🙂

Kuştul Manastırı

Rotamızdaki ilk manastır Kuştul Manastırı idi. Manastır M.S. 752 yılında yapılmış ve yine 1923’te mübadele ile terk edilmiş. 187 odalı manastırın kütüphanesinde 7000’den fazla eser varmış zamanında.

Bu bölgede manastırlar için pek fazla tabelalama yapılmamış, navigasyona bakarak bulduğumuz yoldan manastıra doğru gittiğimizi zannediyoruz. Navigasyona güvenip çıktığımız yerin ise manastırın karşı tepesi olduğunu farkettiğimizde epey yukarılara doğru tırmanmıştık. Bu arada tırmandığımız dağ yolunda kaybolmaktan hiç bıkmazdım çünkü yemyeşil orman, çiçekler, kelebekler ve mis gibi hava bize yol arkadaşlığı ediyordu. Yolda tesadüfen görüp durduğumuz ahşap köprü ise, bu yolculuğun en güzel görüntüsü oldu. Şimşirli Köyü’ne yakın bir yerler burası, tam olarak yerini bilemiyorum çünkü telefon çekmiyordu 🙂 Aklınızda olsun, Vodafone Karadeniz Bölgesi’nde özellikle yaylalarda sınıfta kaldı.

Kuştul Manastırı'na çıkarken karşımıza çıkan ahşap köprü
Kuştul Manastırı’na çıkarken karşımıza çıkan ahşap köprü

Yoldaki köylerde kimi görsek yol sorarak sonunda manastırı karşı tepeden görmeyi başardık. Manastıra çıkan bir patika varmış ama kimse kullanmadığı için patika kapanmış. Köylüler “manastıra çıkamazsınız” deyince manastırı uzaktan görmekle yetindik.

Kuştul Manastırı uzaktan görüntüsü
Kuştul Manastırı uzaktan görüntüsü

Zamanında 4 katlı olan manastır bakımsızlıktan yıkılmaya yüz tutmuş ne yazık ki. Buraların insanları için “birkaç taş yığını”ndan ibaret olan bu yapıları kültür varlığı olarak turizme kazandırabilsek yöre halkına da çok faydası olur ancak kimse bunun farkındaymış gibi görünmüyor.

Kuştul Manastırı manzarasına uzaktan baktıktan sonra Şimşirli Köyü’ndeki alabalık yapan dere kıyısında bir restoran bulduk. Buralarda kırmızı benekli alabalık koruma altında bir tür, ancak hemen hemen bütün balık yapan yerlerde de bulunuyor nedense. Biz de kırmızı benekli alabalığın tadına bakmış olduk bu vesile ile.

Kırmızı benekli alabalık
Kırmızı benekli alabalık

Bu sofraya yanlış hatırlamıyorsam (ne hatırlaması herşeyi not alıyorum:)) kişi başı 25TL ödedik, fotoğrafta gördüğünüz sofra 2 kişilik.

Kuştul Manastırı dönüşü yemek yediğimiz restoran
Kuştul Manastırı dönüşü yemek yediğimiz restoran

Vazelon Manastırı Arayışımız ve Çocuk Şehit Eren Bülbül

Kuştul Manastırı’nı uzaktan da görmenin mutluluğu ile bir sonraki durağımız olan Vazelon Manastırı’na doğru yola koyulduk. Bu bölgedeki en eski manastır Vazelon imiş, M.S.270 yılında yapılmış. Sümela Manastırı’nın Vazelon’un gelirleri ile yapıldığı söyleniyor. Burası da mübadele ile boşaltılmış.

Yine navigasyonun azizliğine uğrayıp kendimizi yine manastıra uzak bir tepede bulduk. Bu kez kendimizi bulduğumuz tepe içimizi yakan, acıtan bir tepe oldu. 2017’nin Ağustos ayında, 13 yaşında bir çocuk Trabzon Yaylaları’nda terörisler ile yaşanan çatışmada öldürülmüştü, hatırlar mısınız? Eren Bülbül o çocuğun adı idi. 13 yaşındaki çocuğa şehit ünvanı verilip kocaman bir ev yapılmış ailesine. Annesi hala mezarında oturup ağıtlar yakıyor, “yarı aç, yarı tok idi yavrum kimsenin haberi yoktu, 13 yaşında çocuktan şehit mi olur” diye. Eren’in annesi ile oturup acısına ortak olmaya çalıştık ama mümkün mü ki… Tesadüfen bulduğumuz bu ana yüreğimize kocaman bir acı oturtsa da yolumuza devam ettik.

Eren Bülbül'ün evi
Eren Bülbül’ün evi

Bu tepeden inince, geldiğimizde yolda aslında “Vazelon Manastırı” tabelası olduğunu gördük, epeyce yukarıya çıkmışız. Ama tabelayı geliş yönünden görmek pek mümkün değil, köyde insan bulduğunuzda mutlaka sorun.

Vazelon Manastırı tabelası
Vazelon Manastırı tabelası

Ana yoldan sonra manastıra sadece 3 kilometre kalmıştı, yola girdik ancak yeni yağmış yağmurun etkisi ile yol çok ıslak ve bozuk olduğundan 1 kilometre kadar gittik gitmedik geriye döndük. Netekim, Vazelon Manastırı’nı karşıdan dahi görememiş olduk 🙂

Size güzel bir haber vereyim; Kızlar Manastırı olarak da bilinen Vazelon Manastırı, 2020 yılında restorasyonu başlayacak kültür varlıkları arasında. Türkiye’deki ilk manastırlardan biri olduğu sanılan Vazelon Manastırı Fener Rum Patriği Bartholomeos tarafında da ziyaret edilmiş.

Manastırlar’ı yakından göremesek de o çevrede yol yapmak, bizim modern araçlarla dahi gitmeye zorlandığımız yerlerde insanların manastırlar yaptığına şahit olmak çok güzel bir deneyimdi.

Trabzon’a gelirseniz buralara uğramayı ihmal etmeyin.

Karadeniz gezimin diğer notlarına aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

Yolda kalın…

"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?" diyerek yola çıktım, hala cevap arıyorum. Hayallerimin peşinden yolculuklara çıkıyor, deneyimlerimi blogumda, gazete ve dergilerde paylaşıyorum. Gezmeyi, okumayı, yazmayı ve hayal kurmayı seviyorum.

Yorumunuzu Yazın