Ateşin ve buzun ülkesi olarak anılan İzlanda! Hem ateşi hem buzu hem de İzlanda’nın ağızları açık bırakan güzelliklerini görmek için bir haftalık bir seyahat yaptık. İzlanda seyahatimizde bütün adanın etrafını tam tur yapan ve Ring Road adı verilen rotayı izledik. Eğer İzlanda’da birkaç gün yerine bir hafta gibi bir süreniz varsa, siz de bizim gibi Ring Road rotasını takip edebilir, İzlanda’da gezilecek yerleri görecek şekilde İzlanda seyahatinizi planlayabilirsiniz.
Yedi günlük seyahatimizi günlere bölerek gezdiğimiz yerleri paylaşmak istedim, böylece siz de rotanızı yaparken benzer bir rota üzerinden ilerleyebilirsiniz. 14 Eylül Cuma akşamı İstanbul Atatürk Havaalanı’nda başlayan seyahatimiz 23 Eylül Pazar sabaha karşı yine AHL’de sona erdi. Lufthansa havayolları ile İstanbul’dan Frankfurt aktarmalı olarak İzlanda’ya uçtuk, dönüşte de aynı yolu izledik.
İzlanda Gezilecek Yerler | Ring Road Rotası
İzlanda gezimizi günlere bölerek anlatmak en iyisi olacak. Böylece hem bizim gibi 7 günü olanlar için İzlanda gezi rotası net olarak hazır olacak hem de okumak daha rahat olacak diye düşündüm. Görüşlerinizi yazıya yorum olarak yazarsanız harika olur.
Ring Road; İzlanda adasını çepeçevre dolaşan, Batı Fiyordları dışında ülkenin tamamını görmenizi sağlayan, turistik bir rota. Yol İzlanda’da görülmesi gereken yerlere yakın geçecek şekilde tasarlanmış. İzlanda’ya kendi başına gelen turistlerin pek çoğu araç kiralayarak bu rotayı yapıyor. Rotayı üç günde yapan da var, bir ayda yapan da. Görmek istediğiniz yerler, yapmak istediğiniz aktiviteler, ayırmak istediğiniz zamana göre süre değişebilir. Bizim 7 günlük süremiz fena değildi ama bir iki günümüz daha olsa atladığımız yerleri de dahil ederek istediğimiz heryeri görebilirdik sanırım. Aşağıdaki yazıda gitmeyi planlayıp gitmediğimiz veya gidemediğimiz yerleri de belirttim.
İzlanda’da görülecek yerlerin pek çoğu ücretsiz, bu nedenle ücretli olan yerleri yazı içinde özellikle belirttim. Belirtmediysem bilin ki ücretsizdir.
İzlanda’nın Bölgeleri
İzlanda 7 bölgeye ayrılmış durumda. Ring Road rotasını anlatırken bu bölgelerden sık sık bahsedeceğim için önden bilgi vermek istedim Bizim gezdiğimiz sırayla İzlanda Bölgeleri;
- Reykjanes,
- Güney İzlanda,
- Doğu İzlanda,
- Kuzey İzlanda,
- Batı Fiyordları,
- Batı İzlanda,
- Ve Reykjavik’in bulunduğu başkent bölgesi.
İzlanda Ring Road Rotası – 1. Gün
Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece yarısını çoktan geçmişti İzlanda Keflavik Havaalanı’na indiğimizde. Önceden Lotus Car Rental’dan ayarladığımız kiralık aracımızı alıp, yine önceden rezerve ettiğimiz Base Otel’e geçtiğimizde İzlanda saati ile saat 02:00 olmuştu. Hemen yatıp ertesi gün için enerji depoladık. Cumartesi sabahı kahvaltımızı yanımızda getirdiğimiz böreklerimizle yapıp erkenden otelden ayrıldık. Ekmek, meyve suyu gibi ufak tefek ihtiyaçlarımızı almak için Bonus Market’e uğradıktan sonra artık yola çıkmaya tam anlamıyla hazırdık!
Otelimiz Keflavik Havaalanı’na çok yakın idi ve Keflavik-Reykjavik arası 45 km olduğundan hiç Reykjavik tarafına gitmeden Keflavik’in içinde bulunduğu ve yedi bölgeden biri olan Reykjanes yarımadasından İzlanda gezimize başladık.
Kıtalararası Köprü – Bridge Between Continents
İzlanda bulunduğu konum itibarıyle çok özel bir ülke. Kuzey Amerika ve Avrupa kıta plakaları İzlanda’daki tektonik hareketlerle kırılıp birbirinden ayrılmışlar. İzlandalılar da bu durumu turistik malzeme olarak çok iyi kullanıyorlar. Plakaların kırılması sonucu olan yarıklardan biri de burası. Bu yarık üzerine bir köprü yapmışlar ve köprünün adı da “Kıtalararası Köprü”. Siyah volkanik kayalar ve köprü enteresan bir deneyim olmuş. Mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olmasa da vaktiniz varsa ziyaret edebilirsiniz. Otopark alanından kısa bir yürüyüşle köprüye ulaşabiliyorsunuz.
Biz ilk günün heyecanı ile gördüğümüz bütün tabelalara sapmış olabiliriz 🙂
Brimketill Lav Kayası Havuzu
İşte o ilk gün heyecanı var ya 🙂 İşaretlediğimiz bütün İzlanda’da gezilecek yerlere mutlaka uğrayalım diyerek uğradığımız yerlerden biri de burası, ilk gün olmasa muhtemelen gelmezdik 🙂 Deniz kıyısında kayaların içine dalgaların etkisi ile iki küçük havuz oluşmuş. Yazın olsa belki yüzülürdü ama soğukta gidince pek etkilenmedik 🙂
Blue Lagoon
İzlanda’nın en popüler ve tabii ki turistik noktası Blue Lagoon olsa gerek. Bu popüleritesini kesinlikle hak ediyor. Lagüne yaklaşırken daha uzaktan göğe yükselen buharı görmek mümkün. İzlanda’da gördüğüm en büyük otoparka girdiğinizde yer bulmak için iki tur atmanız gerekebilir, ki biz yüksek sezonun sonunda gittik. Yaz aylarındaki kalabalığı düşünmek dahi istemiyorum.
Tabii ki Blue Lagoon’a etkileyici bir giriş yapmışlar. Lavlardan oluşan kayaların arasındaki bir yoldan lagün girişine ulaşıyorsunuz. Burada sağa giden yolu takip ederseniz aşağıdaki fotoğrafta yer alan, ücretsiz alanı gezip görebilirsiniz. Lagün rengi aynı ancak burada suya girilemiyor. Uzunca bir yürüyüş parkuru da var. Bu beyaz gölün etrafının tam tur olarak yürüyebiliyorsunuz.
Eğer ben o sıcak sularda yüzmek istiyorum derseniz geldiğiniz yoldan sağa dönüyorsunuz zaten bina girişini hemen göreceksiniz. İçeride bilet satış/danışma ofisi var, arkasındaki tuvaletleri ücretsiz olarak kullanabilirsiniz.
Blue Lagoon’da keyif yapmak, havuza girmek istiyorsanız Comfort, Premium ve Retreat Spa opsiyonlarınız var. En ucuz seçenek olan Comfort seçeneğinde bilet fiyatları gireceğiniz saate göre değişiyor, zaten rezervasyonunuzu da saat seçerek yapıyorsunuz. Sabah 08:00 ve akşam 18:00 sonrası girmek isterseniz, 79 usd’dan başlıyor 62 usd’ye kadar düşüyor fiyatlar. ancak gün içinde sabit 88 euro. Premium ise 88 usd ile 115 usd arası değişiyor. Premium paketin ekstra tek farkı şampanya gibi geldi bana. Retreat Spa ise 4 saat spa hizmetlerinden faydalanabileceğiniz bir paket. 500-600 usd arası fiyatları olduğu için zaten hiç detayına bakmadım 🙂
Günün sonunda biz Blue Lagoon’a girmedik çünkü İzlanda’da yapmak istediğim asıl aktivite Silfra dalışı idi. Ekstra bütçemizi oraya harcadık.
Seljalandsfoss ve Gljufrabiu Şelaleleri
İzlanda’ya ateşin ve buzun ülkesi diyorlar ama ben şelalelerin ve gökkuşağın ülkesi demeyi tercih ettim. Ülkede birbirinden güzel onlarca şelale ve durmadan yağan yağmur ilk ara verdiğinde çıkan ve uzun süre havada kalan muhteşeme şelaleleri var.
Lafı uzatmadan, Blue Lagoon’dan çıktıktan sonra 2 saat durmadan Seljalandsfoss’a gitmeyi hedeflemiştik. Ancak yolda atlar ve koyunlar bizi davet etti, kısa aralar verip onları sevdikten sonra öğleden sonda Seljalandsfoss’a ulaştık. Artık güney İzlanda’dayız. Güney İzlanda şelaleleri ve buzullarıyla meşhur.
Seljalandsfoss İzlanda’da gördüğümüz ilk yüksek şelale idi, arkasına dolaşıp sırıl sıklam ıslandığımız yetmezmiş gibi bir de çılgınca bastıran yağmura aldırmadan Seljalandsfoss’tan yarım kilometre kadar ilerideki Gljufrabiu şelalesine yürüdük ki iyi ki yürümüşüz, suyun kayayı delerek açtığı delik, şelalenin görüntüsü muhteşem idi.
Eyjafjallajökull Yanardağı
2010 yılında İzlanda’da patlayan ve bütün Avrupa’yı küle boğan yanardağı hatırlıyor musunuz? Ben gayet iyi hatırlıyorum çünkü Madrid’te idim ve 1 haftaya yakın İspanya’da mahsur kaldım (vah vah di mi :)). İşte o yanardağ Eyjafjallajökull şimdi uslu uslu duruyor. Yanardağa çıkmadık ama yol üstündeki ziyaretçi merkezinde durup bir fotoğraf çekmeyi ihmal etmedik.
Seljavallalaug Kaplıcası
Bu kadar uzun ve bol ıslanmalı üşümeli günün sonunda kendimize bir kaplıca ödülü verelim dedik. Ama kaplıcaya da para ödemeyelim 🙂 O zaman karşımıza Seljavallalaug kaplıcası çıktı. Ana yolda 3-5 km kadar araçla yola devam edip, sonra da 1km kadar yürüyerek ulaşabileceğiniz bu kaplıca ücretsiz. Ücretsiz olduğu için de oldukça bakımsız. Giyinme kabinleri var, İzlanda’da gördüğüm en pis yerlerdi diyebilirim ancak soğuk havada başka seçeneğiniz kalmıyor.
Seljavallalaug kaplıcası İzlanda’daki ilk kullanıma açılan kaplıcalardan biri imiş. Sıcak su ile soğuk su karıştırılarak doldurulan bir havuzu var. Bir yanda buz gibi buzul suyu dereden akarken siz sıcak su havuzunda keyif yapabiliyorsunuz. Biz gittiğimizde kalabalık olan havuz yağmur başlayınca birden boşaldı, biz de doya doya ve kocamla başbaşa havuzun tadını çıkardık.
Havuzda pelte gibi olduktan sonra geceyi geçirmek için bir sonraki durağımız olan Skogafoss’a doğru yola koyulduk. İzlanda’nın en popüler şelalesi olan Skogafoss’a geldiğimizde artık hava kararmış, yağmur bitmeyen temposuyla yağmaya devam ediyordu. Şelale çevresini gezmeyi ertesi güne bırakarak hızlıca karnımızı doyurup araç çadırımızda rüzgar ve şelalelenin birbirine karışan sesleri altında uykuya daldık.
İzlanda Ring Road Rotası – 2. Gün
Seyahatimizin ikinci gününde; yağmurlu ve rüzgarlı bir geceden sonra güneş bize yüzünü göstermeye karar vermiş olacak ki aydınlık pırıl pırıl bir güne uyandık.
Skogafoss
İzlanda fotoğraflarının yarısını Skogafoss oluşturuyor olabilir 🙂 60 metre yüksekten düşen şelale suları 23 metre genişliği ile İzlanda’nın en büyük şelalelerinden de biri Skogafoss. Şelalenin yanına yaklaştıkça gücünü daha da fazla hissediyorsunuz, yaklaştıkça su serpintileri insanı sırıl sıklam ediyor. Ama bu serpintiler harika gökkuşakları oluşmasını da sağlıyor.
Şelaleyi üstten görebileceğiniz ve hatta kaynağına doğru yürüyübileceğiniz yürüyüş patikaları var. Kaynağına kadar gitmeseniz de şelalelenin üst bölümüne mutlaka çıkın, en az aşağısı kadar güzel manzaralar ve tabii ki tombik İzlanda koyunları orada sizi bekliyor.
Güneşli havada şelale çevresini keşfetmenin mutluluğu ile yeniden yola çıktık. Haydi gelsin yeni duraklar!
Solheimajökull yani Solheim Buzulu
İzlanda’nın güney sahiline indiğinizde yol üstünde pek çok yerde buzul, buzul yürüyüşü gibi tabelalar görüyorsunuz. Biz ikinci günümüzü bir buzulla açalım diye düşünerek gördüğümüz tabelalardan birine saptık.
Solheim buzulu Reykjavik’e en yakın buzul olması nedeniyle buzul yürüyüşlerinde çok tercih edilen noktalardan biri imiş. Biz buzul çevresinde gezerken bir çok grup buzul yürüyüşü için buraya geliyordu. Solheim buzulu İzlanda’da yakından gördüğümüz ilk büyük buzul olduğu için bizim için çok etkileyici idi. Önünde oluşmuş buzul gölüne dağılmış kocaman buzul parçaları ve dağı yararak bir dil gibi uzunan devasa Solheim buzulunda teknik yürüyüş yapmadan da bir süre yürüyebileceğiniz bir patika var, patika buzul yürüyüşünün başladığı noktada sona eriyor, oradan sonra buzulda ilerleyebilmek için kramponlar ve tırmanış malzemeleri ile yolunuza devam etmeniz gerekiyor.
Solheimasandur | Meşhur Uçak Enkazı
1973’te Amerikan ordusuna ait bir uçak yakıtı bittiği için İzlanda’nın güney kıyılarına zorunlu iniş yapmak zorunda kalmış. Neyseki uçaktaki herkes sağ salim kurtulmuş ancak uçağı oradan almak neredeyse uçak maliyetine geldiği için uçağı oracıkta bırakmışlar. Bir süre sonra uçağı görmeye gelenlerin sayısı artınca burası turistik bir nokta haline gelmiş.
Ring Road yolu kıyısına aracınızı park ettikten sonra 3,5km’lik taşlı bir yürüyüş sizi bekliyor uçak enkazına ulaşmak için. Yol düz olduğu için yürümek de kolay. Gidiş dönüş toplam 7 kilometre yürüyüş yapmış oluyorsunuz.
Biz açık havada başladık yürümeye, enkaza ulaştığımızda yağmur yağmaya başladı. Dönüş yolumuzun tamamını ne yazık ki yağmur altında yürümek zorunda kaldık. Artık anlamıştık, İzlanda seyahatimiz bol ıslanmalı geçecekti 🙂
Uçak enkazı üstüne bulunduğu siyah lavdan oluşan toprak ve eskimiş hali ile pulp fiction filmlerinden fırlamış gibi. Çok turistik olsa da görmeye değer. Ne otoparkta ne de enkazın orada tuvalet veya kafe/restoran olmadığını hatırlatmakta fayda var. Yürürken acıkırsınız, çişiniz gelir filan, söylemedi demeyin 🙂
Dyrholaåey ve Reynisfjara
Bir sonraki durağımız Dyrholaåey, aşırı rüzgarlı ve yağmurlu olmasaydı buradan harika siyah kumsal manzarası ve Reynisfjara sahiline doya doya bakabilirdik. Ama öyle bir rüzgar esiyordu ki kendimizi arabaya nasıl attığımızı bilemedik. Sanırım güzel bir yerdi 🙂
Dyrholaåey sahilin bir ucuyken Reynisfjara öbür ucu ancak yürüyerek ulaşamayacağınız kadar uzun bir sahil burası. O yüzden tekrar arabaya binip Reynisfjara yani siyah sahile (Black Sand Beach) doğru yolumuza devam ettik. Arabadan indiğimizde bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu, girişte kafe/ziyaretçi merkezi benzeri bir yerde yağmurun sakinleşmesini bekledik. Bu kafede tuvalet müşterilere ücretsiz, ancak kafe o kadar kalabalık ki kimse onu takip edecek durumda değil, yani 200 ISK vermeden tuvalete girdik 🙂
Yağmur azalıp sığındığımız yerden çıkınca ilk simsiyah sahilimize de ayak basmış olduk. Aslında İzlanda’nın tamamı volkanik olduğu için bütün sahiller siyah ancak bu sahil bazalt taşlarından oluşmuş olan mağarası ve plajın sonundaki denizin içinde dikilen üç kayası ile çok enterasan bir yer. Bu nedenle de çok turistik bir nokta. Kesinlikle ününü hak ediyor, hem bazalt kaya oluşumlarına hem de siyah sahile, hem de uzaktan hayal meyal görünen Dyrholaåey arkına bayıldık.
Vik şehri siyah plajı sayesinde oldukça ünlenmiş ama biz şehre uğramadık. Zaten İzlanda seyahatimiz boyunca Reykjavik hariç hiçbir şehre uğramadık, sanırım seyahatin en güzel kısımlarından biri de buydu.
Fjadrargljufur Kanyonu
İzlanda ismi okunması zor yerlerle dolu. Bu kanyonun ismini okuyabilen varsa haber versin lütfen 🙂 Yönümüz doğu, İzlanda’nın güzellikleri arasında devam ederken ana yoldan iç kısımlara sapıp bu kanyona uğradık. Buraya geldiğimizde hava artık kararmaya başlamıştı, biraz daha erken gelebilmiş olsaydık kanyon kıyısında yürüyüş patikaları var, bu bölgede yürümeyi çok istiyordum, kısmet değilmiş.
Kanyon dediğimiz kocaman bir yarık, ortasından da nedir/dere/su akıyor. Keşke daha uzun kalabilseydim dediğim yerlerden biri oldu burası.
Svartifoss
Akşam karanlığına kalmış olarak ikinci gece konaklayacağımız kamp alanını ararken görmeyi çok istediğimiz yerlerden biri olan Svartifoss’u atlamışız. Ertesi gün de şaşkın biz direk yola devam ettiğimiz için 5-10 km uzağımızdaki Svartifoss’u göremedik, siz atlamayın diye buraya yazmak istedim. Bazalt taşlarının oluşturduğu farklı zemini ile görülme değer şelalelerden biri Svartifoss.
Geceyi geçirmek üzere Svanifell Kamp Alanı’nda ulaştığımızda hava iyice kararmış, karnımızda çoktan acıkmıştı. Skogafoss’taki soğuk ve rüzgarlı kamptan sonra Svanifell kamp alanındaki ortak mutfak bize lüks otel gibi geldi. Yorgun olmamıza rağmen, mutfakta uzun uzun sohbet edip geç saatlerde yine araç çadırımızda günü bitirdik.
İzlanda Ring Road Rotası – 3. Gün
Kuzu melemeleri ile güne uyanmak ne tatlıymış. Svanifell köyündeki koyunlar kamp alanının etrafında koca popolarını sallaya sallaya dolaşırken biz de hızlıca kahvaltımızı edip yeniden yola koyulduk. Üçüncü gün rotamızda yine aşırı güzel yerler vardı.
O aşırı güzel yerlerin heyecanı ile Svartifoss’u unuttuğumuzun tekrar altına çizmeden edemeyeceğim 🙂
Solumuzda Vatna Buzulu yani İzlanda’nın en büyük buzulu, sağımızda okyanus muhteşem manzaralar eşliğinde bugün uzun bir yol kat edeceğiz ve bütün doğu İzlanda’yı araçla geçeceğiz.
Glacier Lagoon – Jökulsárlón – Buzul Lagünü
İzlanda’nın simgelerinde bir diğeri de Jökulsárlón, İngilizcesi Glacier Lagoon. Devasa bir buzul, dilini denize doğru uzatmış. Buzulun denize en yakın olduğu noktada bir lagün oluşmuş. Burası İzlanda’daki çok sayıdaki buzul gölünden biri, ve tabii en ünlüsü. 150 metreye varan derinliği ile de İzlanda’nın en derin üçüncü gölü olma özelliği taşıyor. Beyazdan maviye, maviden şeffafa dönen muhteşem buzul parçalarının gölü kapladığı görüntüler göz kamaştırıcı. Gölde tekne turları ve buzul üzerinde, buzul yürüyüş turları düzenleniyor.
Diamond Beach – Elmas Plajı
Buzul gölü denize bağlanıyor ve buzul parçaları bu bağlantıdan geçerek denize ulaşıyor. Ancak deniz suyu soğuk ve dalgalı olduğundan, buz parçaları kıyıya vuruyor. Tabii volkanik topraklar simsiyah. Doğanın bu muhteşem döngüsü sayesinde, sahile vuran buz parçaları siyah kumsal üzerinde elmaslar gibi parlıyor. Bu nedenle bu plajın adı Diamond Beach, yani Elmas Plajı. Plaja elinizi kolunuzu sallaya sallaya girip bu dev buzullara ister oturur, ister elinize alarak fotoğraf çekebilirsiniz.
Sahili fotoğraftaki gibi boş sanmayın. Biraz ileriye doğru yürüyerek sahili boş yakalayabilirsiniz.
Stokkness Viking Köyü
Höfn şehri yakınındaki eski Viking yaşamının gösterildiği Stokkness Viking Köyü, görülecek yerler listemiz içinde idi. Ancak hem uzun bir yolumuz olduğu için hem de ücretli özel mülk olduğu için yolumuzu uzatmamaya karar verdik. Fiyatı 800 ISK yani 8 euro civarında imiş.
Djúpivogur
Doğu İzlanda’daki bir diğer durağımız ise Djúpivogur şehri oldu. Minik şirin bir balıkçı kasabasında kısa bir mola vererek kuzeye doğru yolumuza devam ettik.
Folaldafoss – Folalda Şelalesi
Djúpivogur şehrinden sonra Hengrifoss şelalesine gitmek için navigasyonun bizi yönlendirdiği bir yola girdik. İyi ki de girmişiz çünkü aşağıdaki fotoğraftaki gibi yüksek tepelerin olduğu bir vadiye girdik. Vadide her köşeden bir şelale akıyordu desem yeri var. Folaldafoss bu şelaleler arasında en güzellerinden biri idi, bu yüzden ona yer verdim.
Hengrifoss – Henri Şelalelesi
Bütün günümüz neredeyse yolda geçmişti, hava da oldukça soğuktu Hengrifoss’a ulaştığımızda. Ancak minik bir detayı atlamışız. Hengrifoss’a ulaşmak için aracı park ettiğiniz yerden 2,5 kilometre oldukça dik bir yürüyüş parkuru varmış. Sonuç: biraz yürüdük baktık soğuk ve rüzgarla başa çıkamıyoruz, geriye döndük 🙁
Mývatn Vogar Camping
3. günümüzü Mývatn şehrinde, Vogar Camp alanında sonlandırdık. Günün sonunda oldukça uzun, 450km gibi, bir yol yapmış ve yorulmuştuk. Ama doğanın bize sürprizi vardı. Bütün gün kapalı olan hava, biz kamp alanına gelip yemek hazırlamaya başlayınca açmaya başladı. Yemeği bitirip yatmaya hazırlanırken ise kuzey ışıkları bizi ziyarete geldi. Çok uzun süre ışıkların dansını izledik. Ne yazık ki ışıkların fotoğrafları yok ama hafızamıza kazınan görüntüler muhteşemdi.
Fotoğraf Guide to İceland sitesinden alınmıştır.
İzlanda Ring Road Rotası – 4. Gün
Myvatn, Diamond Circle denen rotanın duraklarından biri. Biz de Diamond Circle duraklarını gezmek için burada konaklamayı tercih ettik. Diamond Circle; balina gözlemi yapılan Husavik, at nalı şekli ile etkileyici Asbrgy Kanyonu, Detti Şelalelesi, Godda Şelalesi gibi yerleri içeriyor ve İzlanda’nın en büyük ikinci şehri olan Akureyri’ye kadar devam ediyor. Biz de dördüncü günümüzü Diamond Circle’un keşfine ayırdık. Yazının sonunda yer alan haritada gün gün rotalarımızı göreceksiniz, orada Diamond Circle’ı daha net göreceksiniz.
Myvatn, pek çok volkan ağzı, kaplıcası ile İzlanda’nın en sıcak bölgesi. Alttan sürekli kaynıyor. Myvatn aynı zamanda Blue Lagoon’a rakip kaplıca havuzlarına sahip. Fiyat olarak da Blue Lagoon’dan daha uygun. Aşağıda fiyatları görebilirsiniz;
- 5000 ISK (02/07- 30/09 ’18) – Yüksek sezonda 43 euro
- 4200 ISK (01/10 – 31/12 ’18) – Düşük sezonda 31 euro
Dimmuborgir Kayalıkları
Dimmuborgir kayalıkları aslında lav tarlaları, patlayan volkanlardan akan lavlar zamanla soğuyup bu lav tarlalarını oluşturmuş. Burada kilise denen bir kaya var, geçmişte kilise olarak da kullanılmış. Tarlaların içinde uzunlu kısalı pek çok parkur var, biz kısa rotadan yürüyüş yapıp yolumuza devam ettik.
Hverir Kaplıcaları
Bu bölge kaynıyor demiştim 🙂 Hverir Kaplıcaları, diğer adıyla kaynayan çamur sıcak suyun dayanamayıp yeryüzüne çıktığı yerlerden biri. Yoğun sülfür kokusu ve çamur havuzcukları ile yine bu dünyanın dışından bir yer izlenimi veriyor burası da. Çamur banyosu yapmak yok burada, herhangi bir tesis de yok. Ancak yürüyüş yolları var, sıcak su/çamur havuzlarını görebilir, sülfür gazı püskürten deliklerin üstünden geçebilirsiniz.
Dettifoss
Diamond Circle rotasının en popüler noktalarından biri Dettifoss, Myvatn’dan yaklaşık 70 km mesafede. Avrupa’daki en güçlü şelale olduğu söyleniyor. Ülkenin kuzeyinde olmasında rağmen Vatna Buzulu’ndan eriyen buzların bu şelaleyi beslediğini söylemek gerek.
Aracınızı bıraktığınız noktadan sonra, lav tarlaları arasından 700 metre kadar bir yürüyüş yolu sonunda şelaleye ulaşıyorsunuz. Şelaleye iki tarafından da erişim var, navigasyon bizi batı yönüne getirdi. Doğu tarafından biraz daha yaklaşılabiliyor gibi görünüyor.
Selfoss
Dettifoss ile aynı vadi üzerinde, sadece 500 metre kadar yukarısında ise Selfoss yer alıyor. Dettifoss çok daha büyük ve ihtişamlı görünse de şekli itibariyle ben Selfoss’u daha çok beğendim. Buraya kadar gelmişken her ikisi de mutlaka görülmeli.
Asbrgy Kanyonu
Kuzey İzlanda rotamıza Asbrgy Kanyonu ile devam ettik. Kanyon at nalı şeklindeki oluşumu ve içindeki küçük göl ile doğa yürüyüşü yapmak isteyenlerin özellikle tercih ettiği noktalardan. Biz yine fazla uzun olmayan göle kadar giden yürüyüş rotasını tercih ettik. Sonbahar renkleri arasındaki yürüyüş oldukça romantik ve keyifli.
Balina Gözlemi & Hüsavik
Kanyondan sonra biz yeniden güneye doğru döndük. Bu rota üzerindeki Hüsavik şehri, balina gözlemi için en çok tercih edilen yerlerden bir tanesi, 23 çeşit balina görme imkanı ile dünyanın en iyi gözlem yerlerinden biri sayılıyor. Günübirlik balina gözlemi turları 150 usd gibi fiyatlara satılıyor. Biz yapmadık, ilgilenenler için fikir vermesi için yazdım.
Godafoss
Asbrgy Kanyonu’ndan sonraki durağımız Godafoss, Tanrı Şelalesi idi. Akureyri yolu üzerindeki şelaleye ulaşım çok kolay. Hemen Ring Road yolu üzerinde. Bu şelalenin de her iki yakasından yaklaşmak mümkün.
Bu şelalenin İzlanda tarihi açısından efsanevi bir önemi var. M.S.1000 yılında bölgenin yöneticisi Hristiyanlığı kabul ettiğini açıklıyor ve bunu ispatlamak için evindeki Pagan heykellerini bu şelaleye atıyor.
İzlanda Ring Road gezimizin dördüncü gününde konaklamamızı Akureyri’de yaptık. Şehrin dışına doğru olan guesthouse’umuz son derece rahat ve keyifli bir akşam geçirmemizi sağladı. Günler sonra sıcak bir ev ve banyo bulmanın sevinci ise paha biçilmez 🙂
İzlanda Ring Road Rotası – 5. Gün
İzlanda’daki beşinci günümüz uzun araba yolculuğu ile geçti. Ara duraklarımız Blöndous kasabası, Hvitserkur dinazor kayası, Grabrok Krateri, ve tabii ki İzlanda’nın olmazsa olması kaplıca, şelale oldu.
Blöndous Kasabası
Bu kasabanın çok bir özelliği yok aslında. Listede olmasının nedeni modern mimarili kilisesi ve büyük bir kasaba olması nedeniyle büyük market bulabileceğiniz yerlerden biri olması. İzlanda’da bu önemli bir kriter çünkü yerleşimler çok küçük ve market bulmak oldukça zor. İzlandalılar dinlerine ne kadar bağlılar emin değilim ancak kilise mimarisine çok özen gösteriyorlar. Pek çok küçük yerleşimin çok güzel kiliseleri var, bu da onlardan biri.
Hvitserkur Dinazor Kayası
Hvitserkur, denizin içinde dalgaların şekillendirdiği ve dinazor görüntüsüne kavuşmuş bir kaya. Önce yolumuzu uzatıp buraya girsek mi diye düşündük ama iyi ki girmişiz, çünkü bu küçük yarımada muhteşem güzellikteki manzaraları ile bizi mest etti. Bu yarımada çevresinde puffin gözlemi ve fok gözlemi yapabileceğiniz noktalar da var. Biz hiçbirini görmedik ama bol bol at ve koyun gördük 🙂
Yarımadanın batı girişinde İzlanda Fok Merkezi (İcelandic Seal Center) yer alıyor. Oraya uğrayarak fokları hangi dönemde nerede görebileceğinize dair detaylı bilgi alabiliyorsunuz.
Grabrok Krateri
Artık İzlanda’nın batısına ulaştık. Arkamızdan gelen fırtına uyarılarını dikkate alarak batıya ilerledik. Grabrok Krateri İzlanda’daki onlarca kraterden biri. Krater ağzına merdivenle çıkıp etrafında yürüyebiliyorsunuz. Çok rüzgarlı bir çıkış oldu bizim için. Hızlıca inip çıktık.
Deildartunguhver Kaplıcası
Deildartunguhver kaplıcası saniyede ürettiği sıcak su kapasitesi ile Avrupa’nın en güçlü termal tesisi. İzlanda’nın ısınma ihtiyacının bir kısmını da burası karşılıyor. Ayrıca kaplıca çevresi İzlanda’da nadiren tarım yapılan bölgelerden biri. Seralar termal kaynaklardan ısıtılıyor. Sebze ve çilek gibi ağaçta yetişmeyen meyveler bu seralarda yetiştiriliyor. Kaplıcanın olduğu bölümde bir de tesis var, isterseniz sıcak su havuzlarından faydalanabiliyorsunuz.
Diğer kaplıcalara göre de oldukça ucuz, yaklaşık 32 usd, 28 euro.
Hraun Şelalesi
Kaplıcaya 20 km mesafede yine harika bir şelale var: Hraun Şelalesi. İzlanda’da gördüğüm şelalelerin hepsi birbirinden güzel, bir sonraki hep bir öncekini geride bırakıyor.
Barna Şelalesi
Hraun şelalesinin hemen arkasında bir de Barna şelalesi yer alıyor. Buranın da acıklı bir hikayesi var. İki çocuk burada nehre düşüp hayatlarını kaybetmiş, onun üzerine çocukların annesi şelale üstüne bir köprü inşa ettirmiş.
Hverinn Hobbit House
Günü şelalede bitirdikten sonra konaklamak için bir kamp alanı bakmaya başladık. İnternetten bulduğum Hverinn kamp alanında Hobbit evleri şeklinde bir konaklama seçeneği dikkatimi çekti, direksiyonu oraya doğru çevirdik. Eski seraların içine çadır kurulabilecek şekilde düzenlemişler, sıcak su düzeneği hala çalıştığı için içerisi dışarıya göre oldukça sıcak. Geceyi bu değişik yerde geçirdik.
Langjokull Buzulu
Bu bölgeye yakın buzul yürüyüşleri yapabileceğiniz popüler bir rota da var. 3-4 saatlik buzul yürüyüş turlarından farklı olarak buzul mağaralarının içinde yürüyebiliyorsunuz. Fiyatları 120 euro civarında. LANGJOKULL buzulu bu turların yapıldığı yer. Biz bu turlardan birine katılmadık, ilginizi çekebilir diye yazmak istedim.
İzlanda Ring Road Rotası – 6. Gün
İzlanda gezimiz artık İzlanda’nın batı rotası ile devam ediyor. Yine bir yarımada turu yapacağız.
Kirkjüfell Şelalesi ve Kirkjüfell Tepesi
İlk durağımız Game of Thrones seyredenlerin hemen hatırlayacağı yerlerden biri Kirkjüfell tepesi, enteresan şekli ile pek çok yabancıyı kendine çekiyor. Şelaleden tepenin manzarası çok daha etkileyici.
Yarımadada yol boyunca manzaralar muhteşem, yine İzlanda’nın güzel kiliseleri yolunuzu kesiyor.
Artık İzlanda’da görmeye alıştığımız krater ağızlarında biri daha Saxholl yine bu yarımadada yol üzerinde.
Snaefells Buzulu
İzlanda’da görülecek bir yer varsa bilin ki yakınında bir buzul vardır. Snaefells buzulunun bulunduğu yer Ulusal Park ve içinde yürüyüş rotaları yer alıyor.
Djupalondssandur
İzlanda’ya ilk indiğimizde simsiyah kumulların olduğu plajları çok farklı ve ilginç gelmişti. Sonra sonra fark ettik ki bütün ülkede sahiller böyle. Djupalond plajının farkı ise sahilde kocaman yuvarlak kayaların olması ve bir de gemi batığının bulunması. Gemi batığı Epine adında bir tekneye ait.
Sahilde 23 kilodan 100 kiloya kadar değişen ağırlıklarda yuvarlak kayalar var. Denizciler, güçlerini ispatlamak için bu kayaları kaldırırlarmış eskiden.
Görmezseniz bir kaybınız olmaz, biz yolumuzun üstünde olunca uğrayalım dedik.
Budakirkja / Siyah Kilise
Yarımadada görülecek son noktamız ise Siyah Kilise (Budakirkja) idi. İzlanda seyahat planı yaparken gördüğümüz fotoğraflarda beğendiğimiz noktaları işaretlemiştik, bu kilise de onlardan biri idi.
Altıncı gün rotamızı son gün sabah erken saatte Silfra dalışı yapacağımız için Silfra’ya yakın bir yerde noktalanacak şekilde ayarlamıştık. Günümüzün kalanını konaklama yerimize ulaşmak için harcamış olduk.
İzlanda Ring Road Rotası – 7. Gün
İzlanda’daki son günümüz (teorik olarak sondan bir önceki gün ama sekizinci günümüz yolda geçtiği için son), Golden Circle rotasında geçirdik. Golden Circle rotası detaylarını ayrı bir yazı olarak yazmıştım, ona göz atabilirsiniz: Golden Circle rotası
Kısaca; Thingvellir Ulusal Parkı, Silfra, Geysir, Gulfoss, rotamızın ana durakları idi.
Biliyorum uzun bir yazı oldu ama İzlanda’yı anlatmaya doyamıyorum 🙂
İzlanda Gezi Yazılarım
İzlanda’da ulaşım, İzlanda’da konaklama, İzlanda’da araç kiralama gibi İzlanda ile ilgili seyahat tüyolarıma aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
- İzlanda’da araç kiralama
- İzlanda gezi maliyeti
- İzlanda’da konaklama
- İzlanda Keflavik Havaalanı
- Silfra yarığı dalış ve şnorkel deneyimi
- İzlanda Golden Circle Rotası gezilecek yerler
- İzlanda gezi rehberi
Yolda kalın.
Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
- Instagram: Cokokuyancokgezen
- Facebook: Cokokuyancokgezen
- Youtube: Cokokuyancokgezen
2 Yorumlar
Harika dolu dolu biz yazı olmuş.
İtiraf edeyim, bitirmem de çok uzun sürdü 🙂