Hafta sonu Foça gezisi yapmak üzere Cumartesi sabah 04:30’da uyandık. Seyahat etmek dışında hiçbir kuvvet herhalde beni o saatte uyandırmayı başaramaz. Foça’da gezilecek yerler konusundaki önerilerimi daha önce yazdığım için bu yazımda hafta sonu Foça gezisi notları yer alıyor. Sadece Foça merkez değil, Foça çevresini de içeren Foça gezi rotası deneyimlerimiz için okumaya devam 🙂
Sabahın köründe uyandık demiştim. Uçuşumuz sabah 07:20 Sabiha Gökçen Havaalanı‘ndan İzmir Adnan Menderes Havaalanına uçtuk. Uçak için kişi başı 110TL ödedik. Uçuş yaklaşık 50 dakika sürüyor. Ben her zamanki gibi daha uçak havalanmadan uykuya dalıyorum 🙂 Seyahatlarimde enerjik olmamın formülü bence bütün ulaşım araçlarında -eğer etrafta seyredecek birşey yoksa- mışıl mışıl uyumam.
Yurt içi hafta sonu seyahatlerimizde az zamanda hızlı hareket edebilmek için çoğunlukla araç kiralıyoruz. Adnan Menderes Havaalanından 2 günlük kiraladığımız araç için 195TL ödeyerek yola koyuluyoruz. Toplam benzin harcamamız ise 85TL tutuyor.
Hafta Sonu Foça Gezisi
İzmir-Foça arası özel araçla yaklaşık 1 saat sürüyor. İzmir-Foça arası diğer ulaşım seçenekleri için Foça’ya nasıl gidilir? yazıma göz atın.
Kahvaltı için Kozbeyli Köyü Şakir’in Yeri | Şakir’in Dibek Kahvesi
Sabah çok erken yola çıktığımız ve hevesimizi Kozbeyli Köyü’ne sakladığımız için sabah sadece kahve içmiş, kahvaltı etmemiştik. Kahvaltı için hem bloglardan hem de Foçalı bir arkadaşımızın önerisiyle Kozbeyli Köyünde Şakirin Yerine yollandık. Şakirin Yeri aslında bir köy kahvesi, epeyce de salaş bir yer. Özellikle dibek kahvesi ile meşhur, zamanla sosyal medyada ünlenince kahvaltı için de tercih edilir olmuş. Asıl kahvenin yanındaki yeri yemek hazırlamak için kullanmaya başlamışlar. Biz sabah 10:00 gibi oraya vardığımızda neredeyse bomboştu. İzmirliler kahvaltı için acele etmiyorlar. Dükkan boş olunca çalışan hanımlarla sohbet etme şansımız oluyor. İnsanların neden hafta sonu evlerinde oturmak yerine buraya kahvaltıya geldiklerine anlam veremiyorlar, “evdeki kahvaltının yerini tutar mı?” dedi hatta biri.
Fotoğrafta da gördüğünüz gibi buradaki kahvaltı oldukça zayıf. Çalışanların neden insanların kahvaltı için geldiğine anlam verememesi normal 🙂 Fotoğrafını çekmemişim ama gözlemesi çok güzeldi, otlu peynirli olanını tavsiye ederim. Şakir’in Yeri’nin asıl ününe neden olan dibek kahvesini de mutlaka deneyin.
Şakir’in Dibek Kahvesinin bir özelliği de bir Atatürk müzesi görüntüsünda olması. Bir duvar tamamen Atatürk fotoğraflarıyla doldurulmuş. Benim çok hoşuma gitti, içimden “Ege farkı işte” demeden edemedim.
Gözleme, kahvaltı ve kahvelerle 2 kişi için 40TL ödüyoruz. Fiyatlar İstanbul’dan azcık daha ucuz.
Kozbeyli Köyü’nde kahvaltı için tercih edebileceğiniz, okduğum veya önerilen yerler: Ağaçlı ev, Kozbeyli sofrası, Bizim bahçe.
Kozbeyli Köyü
Kozbeyli Köyü 500 yıllık bir Türk Köyü imiş. Adını da Kuzu Bey adında bir beyden almış. Bir zamanlar Rumlar da burada yaşamışlar ve bir Rum Mahallesi oluşmuş. Köye gelmeden önce yazılanlardan Adatepe, Doğanbey gibi taş evlerle dolu bir köy hayal etmiştim ama pek öyle değil. Köy meydanının etrafındaki birkaç restore edilmiş taş ev dışında beklentimi karşıladı diyemem. Yıkılmaya yüz tutmuş pek çok taş ev var köyün içinde.
Şakir’in Yeri’nin önünde tepeye çıkan yolu takip edip tepedeki Kozbeyli Camii’ye çıkıp oradan tüm köyün manzarasını görebilirsiniz. Kuzubey Kulesi’ne de buradan gidebilirsiniz, köy içinde tabelaları var. Kozbeyli Köyü’nin güzelliği deniz kıyısında olmamasına rağmen bulunduğu tepeden deniz manzarasına sahip olması. Sırtını bir tepeye dayamış, önünde mis gibi Ege manzarası, daha ne olsun…
Gelmeden önce Foça çevresinde trekking rotaları var mı diye araştırmış ama pek bir seçenek bulamamıştım. Kozbeyli Köyü’nde çıkarken Fula Dağı bisiklet ve yürüyüş yolu tabelasını görünce hemen fotoğrafını çekeyim dedim. Benim gibi başka araştıranlar olursa hemen okulun yanından yukarıya çıkan bir yol var.
Yeni Foça
Kahvaltımızı yapıp Kozbeyli Köyü’nün sokaklarını arşınladıktan sonra Yeni Foça’ya doğru yola devam ediyoruz. Kozbeyli Yeni Foça arası oldukça yakın. Aracımızı Yeni Foça’nın arka sokaklarından birine park edip limana doğru sokak aralarında dolaşmaya başlıyoruz. Daha önce Eski Foça’ya gelmiştim ama adının “yeni” olmasından mıdır bilmem kendisine karşı bir önyargı beslediğim Yeni Foça’ya ilk kez geliyordum. Tabii ki Yeni Foça beni utandırdı. Kozbeyli Köyü’nde arayıp bulamadığım güzel taş evler Yeni Foça’nın sokaklarını süslüyordu.
Yeni Foça’nın ara sokaklarından eski taş evleri beğenerek sahile indik. Uzunca bir sahil şeridi ve yürüyüş+bisiklet yolu yapılmış sahildeki çay bahçelerinde bütün gün oturup manzaraya bakabilirim. Ege kasabalarının sakinliği, insanların rahatlığı, havanın temizliği, denizin güzelliği ve daha bir sürü şey yüzünden buradan hiç ayrılasım gelmiyor.
Sahildeki restoranlardan birine öğlen birası içmek için giriyoruz. Biranın yanına kalamar, patates derken öğlen birası öğlen yemeği oluyor. Kediler bizim masanın kıyısında mı dursa, yoksa denizden yeni gelen balıkçıların etrafında mı dolaşsa karar veremiyor, bir bizim yanımıza bir balıkçılara gidip geliyorlar…
Eksi Foça
Yeni Foça’nın bizi şaşırtan güzelliğinden ayrılıp Eski Foça’ya doğru yola çıkıyoruz. Yeni Foça ile Eski Foça arasında yol alacaksanız mutlaka deniz kenarından giden yolu tercih edin. Bu yolda bir yanınızda deniz bir yanınızda çam ağaçları arasından ilerliyorsunuz. Eğer bizim gibi şanslıysanız ve hava açıksa karşıda Midilli Adası’na el sallayabilirsiniz. Mersinaki adı verilen koylar da bu yol kıyısında. Yaz aylarında bu yolu alıyorsanız aradaki plajlarda durup denize girip yola devam edebilirsiniz.
Eski Foça’ya girdiğimizde önce konaklayacağımız Lithos Otel‘e gidip eşyalarımızı bırakıp kısa bir mola veriyoruz. Otel için tek gece oda+kahvaltı 150TL ödedik. Kaldığımız otelde her odanın bir adı var, bizim ki Selanik. Yunanistan sevgimiz depreşiyor odanın adını görünce, 2017’de gitmedik 2018’de gidelim bari.
Akşam üstü güneşinden faydalanalım diye Eski Foça’yı gezmeye başlıyoruz. Tabii ki ilk iş Nazmi Usta’da dondurma yemeye gidiyoruz. Sakızlı, Karadutlu ve Mandalinalı tercih ediyorum ve seçimimden çok mutluyum 🙂
Sahilde ve Eski Foça tarihi merkezi içinde dolanıp Yat Limanının olduğu tarafa dolaşıyor, oradan Beş Kapılar Kalesi tarafından sahilden yeniden Küçük Deniz’e dönüyoruz.
Kalenin iç bölümünde kazıları devam eden Phokia Antik Kenti var ama ziyarete açık değil. Arka taraflarda epeyce dolaşıp sonunda giriş olmadığına ikna oluyoruz.
Deniz kıyısına tekrar inip balık pazarını, Küçük Denizi dolaşıp gün batarken manzaranın tadını çıkarıyoruz. Burada da her yerde kediler var, Foça’nın kesin kedisi meşhur ve ben olsam ben de Foça’da kedi olmak isterdim. Balıkçısı, şehir sakini, turisti herkes kedileri besliyor.
Akşam yemeği için yine bir arkadaşımızın önerisi ile Deniz Restaurant‘a geliyoruz. Aslında ilk öneri Fokia Restaurant idi ama kış sezonunda tadilattaymış. Deniz restaurant’ta mezelerimiz ve balıklarımızı söyleyip rakı keyfi yapıyoruz. Mezeler fena değildi ama balık bildiğin ot gibiydi, balıktan pek anladığım söylenemez 26 yaşımdam sonra denizden çıkan şeyleri yemeye başladım ama ona rağmen balık kötüydü. Bir de ben bu kadar kocaman meyhaneleri sevmiyorum, 3-5 masası olan samimi bir meyhane olsa çok daha mutlu olabilirdim, bir dahaki sefere artık.
Sabahtan beri durmadığımız için rakı üstüne artık dinlenme zamanı deyip otele döndük. Ertesi sabah oteldeki kahvaltının ardından yeniden Eski Foça sokaklarındayız. Ne kadar sokak varsa bıkmadan dolandık, bütün taş evlere “ayyyy burası çok güzelmiş, keşke bizim olsa” dedik… Karataş’ı bulup üstüne bastığımızdan emin olmak istedik. Foça’da bir karataş varmış, yerini kimse bilmezmiş. Sokaklarda dolaşırken kazara bu taşa basanlar döner dolaşır Foça’ya geri dönermiş.
Küçük Deniz’e geldiğimizde bizi çok güzel bir sürpriz bekliyordu: Bir çift pelikan! Pelikanlar Gediz Deltası’na geliyorlarmış aslında, deltada 100 kadar pelikan varmış. Ara sıra da Foça’ya uğruyorlarmış. Herkes alışmış ama bize sürpriz tabii. Balıkçıların bir pelikanlara bir kedilere verdikleri balıklar limanı hareketlendirmiş.
Bir masal dünyasında gibi dolaşırken yeniden acıktık tabii. Bir önceki gün dolaşırken gördüğümüz ve yine öneriler arasında yer alan Kuzina restaurant öğle yemeği için tercihimiz oldu bu kez. İşte burası tam istediğim gibi, 5-6 masası olan nefis zeytinyağlılarının yanında yaptıkları az çeşit yemeği de hakkıyla yapan bir yer. Biz gittiğimizde hala kahvaltıya gelenler vardı, gördüğüm kadarıyla kahvaltısı da epey iyi görünüyordu.
Öğle yemeğinden sonra artık aracımızı alıp yollara düşme vakti geldi. Önce Foça merkeze birkaç km mesafede olan yel değirmenlerine gittik. Üç yel değirmeni var, biri tam biri yarım biri de hiç restore edilmemiş. Yel değirmenleri çok ilginç olmasa da buradan güzel bir Foça manzarası var.
Yel değirmenlerinden sonra çarşı içinde dolaşırken tesadüfen çalıştığımız Yakup amcanın önerisiyle Anadolu Lisesinin olduğu tepeden Foça manzarasına bakmak için bir de o tarafa çıktık. Oradan da çok güzel bir manzara vardı. Bir de belediyenin çay bahçesi varmış burada ama onu bulamadık.
Foça içinde yapmak isteyip yapamadığımız sadece tekne turu kaldı. Tüm gün süren tekne turları için vaktimiz yoktu, 1 saatlik tekne turlarının rotası bizi tatmin etmedi. Siz eğer özellikle yaz aylarında giderseniz Siren Kayaklıları’nı görebileceğiniz tekne turlarına mutlaka katılın.
Foça’dan çıktıktan sonra İzmir yönüne doğru Şeytan Hamamı ve Pers Anıt Mezarı (Taş Ev) görmeyi planlamıştık. Ancak Şeytan Hamamı google haritalarda doğru yerde işaretli değil göremedik. Pers Anıt Mezarı gerçek bir Pers anıtı olarak Anadolu’nun önemli eserlerinden biri imiş.
İzmir Kuş Cenneti
Hafta sonu Foça gezisi rotamızda, İzmir’e geçmeden yolumuzun üzerinde sayılır diyeceğimiz İzmir Kuş Cenneti‘ni de görmek istedik. Tabelaları takip ederek Gediz Deltası’nda yer alan cenneti bulmak kolay. Ancak ziyaretçi merkezinde ne bilgi, ne harita herhangi birşey yok. Girişte genel bir harita var ama herhangi bir yürüyüş rotası bilgisi yok. 8000 hektar alanki park için bir yönerge olmaması kötü.
Biz doğaçlama yaparak ziyaretçi merkezinden düz devam ettik. Devam edince sarı rota -kırmızı rota gibi bilgilendirme tabelalarının olduğunu gördük ama sarı rota üzerinde ne var yine bilmiyorsunuz. Bu konuda kırk fırın ekmek yenmesi lazım hala. Biz daha tenha olan ve yüksek gözetleme kulesi olan, gözetleme kulesine 1.5 km gösteren bir rota seçtik. İyi ki orayı seçmişiz çünkü gerçekten kimseler yoktu. Burası flamingo yani bizim bildiğimiz adıyla telli turna göç yolu üzerinde, gözetleme kulesine ulaştığımızda kuşların sesleri ve uzakta kümelerini gördük ama yaklaşmak için epeyce daha yürümek gerekiyordu. Bizim uçağa yetişmemiz gerektiğinden geri döndük.
İzmir’in bu kadar yakınında böyle bir cennet olması büyük şans. İçeride bisiklet kiralayabiliyorsunuz, uzun rotaları hızlı aşmak için iyi bir seçenek olabilir. Yanınıza mutlaka su alın, içeride herhangi bir şey alabileceğiniz yer yok, tamamen bakir, iyi ki öyle. Giriş şu an ücretsiz. Umarım kuşları çok rahatsız etmemişizdir diyerek yolculuğumuzun sonuna geliyoruz 🙁
Cumartesi sabah çıkıp Pazar akşam eve döndüğümüz hafta sonu Foça gezisi bize kişi başı 500TL civarında tuttu. Yazı içinde bazı maliyetlerimizi de yazmıştım.
Yolda kalın…
5 Yorumlar
Elinize ve emeğinize sağlık. Gayet açıklayıcı ve doyurucu bir yazi olmuş.
Çok güzel bir gezi ve tanıtım yazı olmuş elinize sağlık teşekkürler
Bir İzmirli Olarak Foça’nın yeri benim için bambaşka Çok Seviyorum burayı 🙂 Ayrıca Bloğunuzu ve Yazılarınızı vakit buldukça Takip Ediyorum Emeğinize Sağlık Çalışmalarınızın Devamını Diliyorum
Bende bu haftasonu 48 saat Belçika ( Brüksel ve Brüj ) turumu yaptım ve şu an gözlerim kapanıyor ofiste. Sen Viyana-Roma-Venedik hayranısın daha önceki yorumlarında okumuştum. Brüj tam senllik bu yüzden tavsiye ederim. Bu arada Fula dağı yürüyüş ve Yeni Foça’yı zirveden görmek için güzel bir fırsat ancak yaz aylarında çok sık yılanlarla karşılaşıyorsunuz. Verimli dolu bir gezi olmuş sizinki de.
Ooo seninki de iddialıymış 🙂