Ürdün’ün incisi dünyanın yeni yedi harikasından biri, yüzyıllara meydan okuyan şehir Petra Antik Kenti yazımı aşağıda okuyabilirsiniz.
Dünyanın Yeni Yedi Harikasından Biri: Petra Antik Kenti
Beni yakından takip edenler bilerler, her yolculuğa çıkmadan önce bir hayal noktam vardır. Bazen o hayal nokta tüm yolculuğun sebebi, bazen de sadece bir durağı olur. Bir arkadaşımın fotoğraflarında görüp vurulduğum Petra’yı sayıklar olmuştum.
Petra, Ürdün‘ün derinlerinde bir tarihi şehir… Kızıl kumlara gömüldüğü yerden bulunmuş, yaşadığı vadiyi turist akınına uğratan, hem doğa hem de insan harikası bir şehir.
Arap ülkelerine girdiğimiz andan itibaren bize benzerlikleri kadar farklılarına da alışmaya çalışıyordum. Bizim pide ile lavaş arasında kalmış ekmekleri, bol şekerle demlenen çayları, tozları, pislikleri ile Ürdün’e inene kadar Arap kültürüne uyum sağlamayı başarmıştım.
Krallarına fazlasıyla bağlı görüntüleri (ülkenin her yerinde kral ve bütün kraliyet ailesinin büyük boy fotoğraflarını görmek mümkün), zengin mutfakları, sıcak kanlı insanları, Türkiye ve Türkiye’de yaşayan insanlara karşı gösterdikleri sempati ve hayranlık hoşuma gitmişti. Türkiye’den geldiğim için saygı görüyordum.
Sanıldığının aksine oldukça modern bir ülke Ürdün, Suriye’den daha fazla batılılaşmış, daha fazla yabancı turist alan ve turizm değerlerinin farkına varmış bir ülke.
Gece, yağmur eşliğinde ulaştık Petra’ya. Tarihi şehrin yakınlarında yüzlerce pansiyon ve otelden oluşan bir köy kurulmuş. Biz de orada kalıyoruz, Avrupa fiyatlarında ama Arap standartlarında bir otel. Köy son derece hareketli, sürekli tur otobüsleri, yerli ve yabancı turistler her yeri doldurmuş, önceden rezervasyonlu gitmekte fayda var.
Petra Antik Kenti
Ertesi sabah erkenden tarihi şehrin kapısında alıyoruz soluğu. Giriş ücreti oldukça yüksek ama kesinlikle değer. Ben gittiğim yıl 50 usd karşılığı Dinar ödemişken 2019 fiyatları 127 usd civarı.
Giriş kapısından vadinin girişine kadar bahşiş karşılığı at ile yolculuk yapılabiliyor, danışma bilet fiyatına atla transfer dahil diye bilgi veriyor. Ancak at sahipleri bahşiş almadan sizi bırakmıyor. Biraz ısrarla ücretsiz gitmek mümkün 😉 Biz yürüyerek gitmeyi tercih ediyoruz, atları fotoğraflamak şehrin girişini iyice hissedebilmek için.
Kızıl derin bir yarığın içinden yürüyoruz, ilk şehir kalıntısını görmek bile buraya kadar geldiğime değmis dedirtiyor. Sonrası bir masal, sonrası bir rüya… Derin vadinin içinde kayalara oyulmuş bir şehir…
1985’te Unesco’nun koruma listesine alınmış, iyi ki de alınmış. Nebatiler, Romalılar gibi farklı kültürler bu şehirde yaşamış ve şehri geliştirmiş. Sonrası ise neredeyse kayıp, taa ki 1800’lerde İsviçreli bir arkeolog şehri keşfedene kadar. Uzun süre Bedevilerin mesken edindiği şehir, koruma altına alındıktan sonra Bedeviler buradan çıkarılmış ve şehir turizme açılmış. 2007 yılında da Dünyanın Yeni Yedi Harikası arasında haklı yerini almış. Petra Yunanca’da “kaya” anlamına geliyormuş. Bu muhteşem kızıl kayaya ismini Romalılar vermiş olmalı.
20.000 kişinin yaşayabileceği büyüklükte bir şehir vadinin arasına kazınmış. Şu anda toprak üstünde olan bölümün ise sadece %5’i olduğu sanılıyor. Yaşam alanları, manastırlar, tiyatro, mezarları, meydanları ile koskoca bir şehir derin kayaların arasına saklanmış adeta.
Bu şehrin en sonunda ise “dünyanın sonu” var 😉 900 basamak merdiven çıkıp vadinin tepesindeki manastıra çıkmadan kesinlikle oradan dönülmemeli. Taze naneli bir bardak çay yorgunluğunuzu alacaktır.
Vadi içinde pek çok yürüme parkuru var, eğer 2 gün ayırmak isterseniz bu parkurların tamamını gezebilirsiniz. Ayrıca “night by petra” konsepti ile tarihi şehir gece de ziyarete açık, muhteşem gece fotoğrafları vereceğine eminim. Vakit kısıtı nedeniyle ben Petra’yı gece görme şansını yakalayamamıştım.
Antik şehir ve yeni şehir turist akına uğradığından yeme-içme fiyatları oldukça yüksek. Önerim yanınızda su, meyve ve sandviç gibi yiyecek götürmeniz. Antik şehri gezmek oldukça uzun zaman alıyor, bu süre içinde aç kalmayın.
Bir de yanınızda şapka bulundurursanız iyi olur, pek gölge yok ve uzun süre yürüyorsunuz. Özellikle sıcak dönemde gidiyorsanız güneş koruyucunuz ve şapkanız olsun mutlaka!
Dünyanın sonuna ulaşmak için görülmesi gereken muhteşem bir şehir; iyi organize edilmiş, iyi restore edilmiş… Görmekten, orada olmaktan muhteşem keyif aldığım bu şehri görmek için siz de hayal listenize alabilirsiniz.
Petra Antik Kentinin Geçtiği Filmler
Ürdün pek çok filme ev sahipliği yapmış. Petra’nın meşhur olmasını sağlayan da orada çekilen İndiana Jones filmi olmuştur.
Petra’nın güzelliğini görmek için aşağıdaki filmleri izleyebilirsiniz:
- Transformers: Revenge of The Fallen (2009)
- Mumya Geri Döndü, (2001)
- İndiana Jones: Son Macera (1989)
Diğer Ürdün Gezi Yazıları
Ürdün’e bir gezi planlıyorsanız, aşağıdaki diğer Ürdün gezi yazılarıma da mutlaka göz atın.
- Ürdün’e gitmeden önce bilmeniz gerekenler: Ürdün gezi rehberi
- Yüzyıllara meydan okuyan şehir: Petra antik kenti
- Ürdün gezilecek yerler
Hayallerinizin gerçeğe dönüşmesi dileğiyle…
Yolda kalın