Yedi günlük İtalya turumuzun ikinci gün durağı Milano’dan sonra Venedik oldu. Venedik’te gezilecek yerler ve gezi notlarımı bu yazıda bulacaksanız.
Venedik’e Ulaşım
Milano tren istasyonundan gecikmeli olarak yola çıkıyoruz. Milano-Venedik arası 2,5 saat tren yolculuğu yapıyoruz. Bereketli bir ovada ilerliyoruz. Sağımız solumuz fabrikalar ve üzüm bağlarıyla çevrili, solumuzda ise ufukta Alpleri görüyoruz. Hava günlük güneşlik, Alplerin tepelerinde karlar var.
2,5 saat sonunda nihayet Venedik tren istasyonundayız. İstasyon ile ana karayı bağlayan bir köprü üzerinden geçip tren bizi Venedik’e indiriyor. Tren istasyonundan dışarı çıktığımızda o güzelim mistik Venedik manzarası ile göz banyosu yapıyoruz.
Tren istasyonundan otelimize gitmek için Venedik’in en büyük kanalı olan Grand Canal üzerinde çalışan botlara biniyoruz. Kişi başı 6 €. Size bir tüyo; bileti kontrol eden kimse yok. Bilet almadan binebilirsiniz, şanslıysanız kimse bilet kontrolü yapmaz.
Rialto köprüsündeki durakta bizi bırakan bot, Venedik’in en uzak köşelerine doğru devam ediyor.
Venedik’te Nerede Kalınır?
Otelimizin yeri çok kolay olmasına rağmen biz harita okumadaki beceriksizliğimiz yüzünden küçük sokaklarda aşağı yukarı dolaşıyoruz. Sonunda otelimiz San Lio Turist House‘u bulduğumuzda dışardan görüntüsü beni hayal kırıklığına uğratıyor. İçeri girince fikrim değişecek. İçeri giriş kısmı bizi çok eğlendiriyor. Otel tabelası filan yok, sadece bir kapı. Zile basıyoruz, bizi içeri davet ediyor. Dik merdivenlerden yukarı çıktığımızda resepsiyona varıyoruz ama kimse yok. Masada telefonu kaldırmamız gerektiğini söyleyen bir not var, notta IP telefon olduğu için sesin 1 sn sonra geleceği de yazıyor 🙂 Telefonu kaldırıp bekliyorum. Bagajlarımızı oraya bırakabileceğimizi check-in için sokağın ilerisindeki diğer binalarına gelmemiz gerektiğini söylüyor telefondaki kibar İtalyan. Oraya gidip check-inimizi yaptırıyoruz. Venedik’i gezmek için sadece 1 günümüz var ve bu günün yarısına geldik bile. Odamıza eşyalarımızı bırakıp hemen atıyoruz kendimizi sokağa.
Venedik’te Gezilecek Yerler
Venedik bir labirent gibi. Daracık sokakları arasında kapandaki fare gibi saatlerce dolaşabilirsiniz.
San Marco Meydanı ve Bazalikası
Biz sokakların tadını çıkarmayı sonraya bırakıp San Marco Meydanında alıyoruz ilk soluğumuzu. Bütün ihtişamıyla San Marco Bazalikası bizi karşılıyor. Gördüğüm en etkileyici meydanlardan biri. Bazalika bu etkiyi daha da güçlendiriyor. Hangi fotoğrafı koyarsam koyayım o etkiyi göstermem mümkün değil, gidip görmeniz gerek.
San Giorgio Maggiore Kilisesi ve Campanile (Çan Kulesi)
Öğle saatlerinde ters ışıkta kaldığımız için meydanı şimdilik terk ediyoruz, güneş biraz daha aşağı inince gelip fotoğraf çekeceğiz ve San Giorgio Maggiore Kilisesi’ne gelip kilisenin çan kulesi olan Campanile (Çan Kulesi)‘ne tırmanacağız. Plan bu idi, ne yazık ki Çan Kulesi 16.30 kapanıyormuş, yetişemiyoruz. Venedik’i yukarıdan görme fırsatını bir kez daha kaçırıyorum 🙁
Venedik sokaklarındaki yolculuğumuz devam ediyor. Sokaklarda dolaşırken sürekli üstü kapatılmış boy boy kuyu ile karşılaşıyoruz. Tabii ki bir de kanallar boyunca dolaşan gondollar. Şehri bu kadar şiirsel yapan sanırım bunlar. Daracık kanallarda dolaşan o upuzun gondollar. Çizgili t-shirtleriyle gondolcular bir film setinin parçası sanki.
Sokaklarda dolaşa dolaşa klasik turistik haritamızın bize gösterdiği bütün meydanları keşfediyoruz sırasıyla. Bu arada sokak aralarındaki küçük ve ilginç mağazaların vitrinlerine bakmadan geçmek mümkün değil. San Marco’ya bir kez daha dönüp ışık ne durumda diye bakmayı da unutmuyoruz.
O sağda gördüğünüz kocaman bina çan kulesi, ne yazık ki en tepesine çıkıp bütün Venedik’in balık biçimli halini göremiyorum. Buna çoooook üzülüyorum 🙁
Ahlar Köprüsü
Meydanın diğer tarafında meşhur Ahlar Köprüsü var. 1602 yılında inşa edilmiş olan köprünün isminin hikayesi ise biraz acıklı. Eski zamanlarda mahkum edilen kişiler, duruşma yapıldıktan sonra bu köprüden geçirilerek hapse girermiş. Bu nedenle ismi Ahlar Köprüsü olmuş.
Gitmediğimiz sokak kalmasın diye haritadaki bütün sokakları dolaşıyoruz. Rialto’nun karşı yakasındaki küçük meydanları da keşfediyoruz. Artık sokakları takip etmekte epey de ustalaştık.
Hava hafif hafif kararıyor, Venedik gece de ayrı güzel…
Grande Canale ve Rialto Köprüsü
Venedik’te çok sayıda kanal olsa da bu kanalların en büyüğü olan Grande Canale şehrin ana damarı gibi. Meşhur Rialto Köprüsü de bu büyük kanal üzerinde yer alıyor. Gece manzarasının keyfini çıkarıyoruz bir süre.
Bütün gün sokaklardaydık, tatlı bir yorgunluk çöküyor. Ertesi sabah erkenden trene gidiyoruz yine. Bu defa Venedik sokaklarını bir kez daha gezebilmek için istasyona yürüyerek gidiyoruz. Sabah 8 civarları, sokaklar beklediğimizin çok üstünde kalabalık, yakın yerlerde oturanlar çalışmak için buraya geliyorlar. Dükkanlara, otellere, restoranlara malzeme getiren irili ufaklı bir sürü motor kanallarından kenarına yanaşmış yüklerini boşaltıyor.
Bu masal şehrini geride bırakmak hiç hoşuma gitmiyor.
Venedik’e günübirlik değil de birkaç gün ayırırsanız cam işçiliği ve renkli binaları ile meşhur Burano ve Murano adalarını da gezebilirsiniz. Buradaki cam işçiliğinin Osmanlı döneminde Paşabahçe’den gelen cam ustalarından öğrenildiğini biliyor muydunuz?
Yolda kalın!
2 Yorumlar
Maskelerin şehri Venedik’te bir karnaval, bu karnavalda bir aşk hikayesi. İnsanların kendisinden bir parça bulduğu bir şehir venedik. Gezginlerin dar yollarında kaybolduğu, aşıkların kanallarında gezindiği bir şehir. Ben de aşık bir şekilde bu şehrin sokaklarında gezerken çektiğim fotoğraflar eşliğinde bir hikaye yazdım. Umarım beğenirsiniz.
Maskelerin ardına sığınmış aşkların şehri, Venedik.
http://orcun.baslak.com/maskelerin-ardina-siginmis-asklarin-sehri-venedik-karnavali-maske-fotografi/
venedik çok güzel bir şehir bende burda yaşamak istiyorum:(