İzmir’in yerel gazetesi Telgraf Gazetesi’nde 2017 Nisan ayında yayınlanan röportajımı aşağıda okuyabilirsiniz. Bana yer veren Telgraf Gazetesi ve vesile olan Ahmet Buğra Tokmakoğlu’na teşekkürlerimle…

Telgraf Gazetesi Röportajım
Telgraf Gazetesi Röportajım

En’leri & İlk’leri 

En sevdiği yurt içi destinasyon:

  • Tek bir yer söylemek benim için çok zor, Ege Kıyıları diyeyim

En sevdiği yurt dışı destinasyon:

  • Buna da tek yer söylemek çok zor, Güney Afrika, Moğolistan ve Peru diyeyim.

İlk yurt dışı seyahati yaptığı yer:

  • İtalya

Şu an bileti olsa gideceği ilk yer:

  • Endonezya biletim var Nisan’da gideceğim 🙂 O olmasa Venezuela ya da Bostwana isterdim.

En son seyahat ettiği yer:

  • Etiyopya

1. Seni çok kısa tanımak istesek?

Sevil Mert ben. Türkiye’nin haritada yeri en az bilinen şehri Burdur’un bir ilçesinde dünyaya geldim. Üniversite eğitimim için 20 yıl önce İstanbul’a gelip burada kaldım. Kısaca bir pazarlama profesyoneliyim, şu an Hürriyet Emlak’ta Pazarlama Koordinatörü olarak çalışıyorum. Üniversiteyi bitirdiğimden beri her fırsatta seyahat ediyorum, 2007’den bu yana olarak Çok Okuyan Çok Gezen seyahat blogunu blogunu yazıyorum. Yeni dünyalar keşfetmeyi, yeni hobiler denemeyi, bildiklerime yenilerini katmayı çok seviyorum.

2. Seyahat tutkusu hobiden daha öteye nasıl geçti?

Daha yürümeyi yeni öğrendiğim zamanlarda beni büyüten Selver ninemle birlikte büyüdüğüm köyün sokaklarını altını üstüne getirirmişiz. Ama ben elinden tutmaz hep önünden gider, canım hangi sokağa gitmek istiyorsa oradan gidermişim. Sanırım ilk tohumlar o zaman atıldı. Her zaman kendi yolumu kendim çizdim, seyahatlerim de bu hayat yolunun en önemli parçalarından biri oldu. Seyahat etmek bence bağımlılık yaratıyor. Bir – iki ufak seyahat derken her fırsatta kendimi seyahat planı yaparken buldum. Seyahatlerimle ilgili çevremden çok soru gelmeye başlayınca da bari yazayım da ihtiyacı olan herkes okusun dedim. İnsanlar okudukça onlara seyahat etmek için cesaret ve şevk verdiğimi farkettim, bu da daha fazla yazmama neden oldu. Aslında seyahat etmek de seyahat blogu da hala benim için hobi. Yoğun iş tempom içinde nefes alabildiğim, yeniden enerji topladığım yer burası. Bir çeşit anti-depresan gibi düşünebilirsiniz seyahat etmeyi 🙂

3. Deneyimlerini Çok Okuyan Çok Gezen ismiyle paylaşıyorsun. Bu isim nereden çıktı?

Blog yazmaya başlamadan önce seyahatlerimi soran arkadaşlarımın çoğunun ilk sorusu gittiğim ülke iken ikinci sorusu “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir?” oluyordu. Bence ne sadece okumak ne de sadece gezmek bilmek için yeterli, hem okumak hem gezmek, deneyimlemek gerekir. Bu felsefe ile seyahatlerim öncesi gideceğim yerler hakkında olabildiğinde çok okumaya, orasıyla ilgili yazılmış sadece bloglar ya da rehber kitaplar değil mümkünse yazılmış kitapları, çekilmiş filmleri izlemeyi seviyorum. Biriktirdiklerimi ise gezerken anlamladırıyorum. Bazen bir evin önünden öylesine geçip gidersiniz ama o ev ikinci dünya savaşında çok önemli rol oynamış olabilir. İşte bunu bilmek için okumak, araştırmak, öğrenmek gerekir.

4. CokOkuyanCokGezen.com adresine girenleri neler bekliyor?

Ben klasik anlamda gezi rehberleri yazmıyorum, zaten bu bilgileri wikipedia’dan bulabilirsiniz. Ben daha çok insanların rehberlerde bulamayacakları bilgilere yer vermeye çalışıyorum. Seyahat rotamı nasıl belirliyorum, rotamda nereler var neden? Dubai havaalanında uyunur mu? 4 günlük Norveç seyahati kaça mal olur? Sri Lanka’da yemekler nasıl? gibi. En çok okunan yazılarım seyahatlerimin maliyetlerini ya da gittiğim yerlerle ilgili tüyoları paylaştığım yazılar. Bence blogumun farklılaştığı nokta da burası. Keşke gittiğim her ülkeyi yazabilsem ama gittiklerimin hala çok azı blogda var. Bir gün emekli olursam hepsini yazacağım 🙂

5. Seyahat planı yaparken neye göre hareket ediyorsun?

Uzunca bir “gitmek/görmek istediğim yerler” listem var. Her ne kadar bu yıl yapamasam da, her yıl başında o yılın resmi tatillerini önüme koyar, görmek istediğim yerler listesine de bakarak hangi tatil döneminde nereye gidebilirim diye genel bir plan yaparım. Genellikle yılda ancak 2 kez 10 gün veya üstü seyahat planlayabiliyorum iş hayatım yüzünden. O dönemler mutlaka bu listeden bir yerlere gitmek üzere plan yapıyprum. Onun dışındakiler ise doğaçlama. 4 gün tatil mi var; vizesiz uçuş süresi çok uzun olmayan nereye gidebilirim bakış açışı ile ucuz uçak bileti kovalıyorum. Bu her zaman yurtdışı olmak zorunda değil, Türkiye’yi de çok seviyorum ve Türkiye’yi de sık sık gezmeye çalışıyorum. Hafta sonu kaçamakları, günübirlik İstanbul’a yakın yerler her ay en az bir yere gitmeye çalışıyorum. Yılda ortalama 60-80 günüm bu şekilde seyahat halinde geçiyor.

6. Seyahatlerinde yaşadığın en ilginç ve unutamadığın bir anı paylaşabilir misin?

Yolda olmak her zaman yeni durumlara hazırlıklı olmak demek. Bu nedenle yaşadığım birçok olayı hızla normalize ediyorum. Ufak tefek sürprizler benim için daha unutulmaz oluyor. Güney Afrika’da Plettenberg isimli bir kasabada dışardan içkini getirdiğin ve sadece yemek sipariş ettiğin bir restoran vardı, ben de bir şişe şarabımı alıp yemeğimi sipariş ettim. Ama yemek geldiğinde sakarlık bu ya şarap şişesi düştü ve kırıldı. Yan masada da yaşlı bir çift yemek yiyor. Beni şaraplarına ortak olmam için masalarına davet ettiler, ben de hemen yanlarına geçtim. Sohbet etmeye başlayınca Hollandalı bu amcanın Türkiye’de demiryollarında denetmen olarak çalıştığı ve benim Türkiye’de bir çok insanın yerini bilmediği memleketimi avcunun içi gibi bildiği ortaya çıktı. Bütün akşam Türkiye’den Türkiye’nin güzelliklerinden konuştuk. En son 20 yıl önce Türkiye’ye gelmiş ve çok özlemiş. Hep gülümseyerek hatırladığım tatlı bir anı…

7. Son olarak söylemek istediklerin?

Seyahat etmek, yola çıkmak öyle sanıldığı gibi büyük işler değil. Önce evden dışarı çıkmak lazım, kendi şehrimizi keşfetmek evvela. İstanbul’da yaşayıp Kapalı Çarşı’ya, Anadolu Kavağı’na gitmemiş çok insan tanıyorum. Kendi şehrimiz, kendi ülkemiz… 50’den fazla ülke gördüm Türkiye bunlar içinde gerçekten cennet bana göre. Ege’si, Karadeniz’i, Doğu’su, Akdeniz’i her birinde ayrı bir medeniyet ayrı bir doğal güzellik. Sonra yakın ve vizesiz komşularımız uzun yola alışmak için ideal. Önemli olan beklememek, ertelememek, yola çıkmak. Yıllar önce Suriye’yi baştan başa gezme şansım olmuştu, şimdi iyi ki ertelememişim diyorum. Belki çok daha uzun süre tekrar Suriye’ye turistik olarak gitme şansımız olmayacak.

Bir diğer konu ise öncelikler. Eğer seyahat etmek hayattaki öncelikleriniz arasında ise, o  vitrinde size göz kırpan kırmızı ayakkabıyı almazsınız. Çünkü o ayakkabı bir uçak biletidir aslında. Dışarda yemek yemek yerine evde yemek, gereksiz incik/boncuk harcamalarına son vermek, hepsi seyahat bütçenize ek, destek. Ben artık her ay hesabıma yatan maaşın önemli bir kısmını seyahat bütçesine ayırıp geri kalanı ile geçiniyorum. Tabii ki herkesin gelir düzeyi farklı ama ayağını yorganına göre uzatarak bu sistemi oturtmak mümkün. En son Etiyopya yolculuğumda İspanyol bir kurye ile tanıştım, o da 50’den fazla ülkeyi gezmiş. Her seyahati 4-5 hafta sürecek şekilde yıllık izinlerini ayarlamış ve Kolombiya’dan Namibya’ya Japonya’dan Tazmanya’ya çok farklı ülkeleri gezmiş. Bunun için zengin olmak gerekmiyor. Önemli olan istemek ve önceliklendirmek!

Son söz; Dünyayı keşfetmek hiç bitmeyecek bir yolculuk, ben de bu yolculukta bir garip seyyah…

"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?" diyerek yola çıktım, hala cevap arıyorum. Hayallerimin peşinden yolculuklara çıkıyor, deneyimlerimi blogumda, gazete ve dergilerde paylaşıyorum. Gezmeyi, okumayı, yazmayı ve hayal kurmayı seviyorum.

Yorumunuzu Yazın