Türk Kahvesi fincanıyla, sunumuyla, köpüğüyle, içimiyle, sohbetiyle, falıyla kendi başına bir kültürdür… Sabah kahvaltıdan sonra, yemeklerin üstüne, kız istemeye gidildiğinde, hatır gönül işi olduğunda şöyle bol köpüklü bir kahve masamızda yerini alır.

Manda Batmaz
Manda Batmaz

Türkiye’ye 16. yüzyılda Yemen’den gelen kahve bize özel pişirme şekliyle Türk Kahvesi adını almış. Bana göre hakettiği değeri bulamamış, Kuru Kahveci Mehmet Efendi dışında bu işi ticarileştirme konusunda başarı öyküsü de yaratılamamıştır ülkemizde. Son dönemde Türkiye’den bir kahveci diyerek gurur duyduğum ve bir konsept yaratmaya çalışan Kahve Dünyası var, o da Türk Kahvesi özelinde değil tabii.

Lezzetini belirleyen önemli faktörlerden biri kahvenin tazeliği, diğeri de pişirme şeklidir. Ağır ağır pişecek kahve ki bol köpüklü olsun, kahve yanmasın ama çiğ de kalmasın.

Kahveye dair bir önemli ayrıntı da kahvenin yanında ikram edilen suda gizlidir. Genel kanı kahvenin üstüne içilmesi yönünde olsa da bu ikram edilen bir bardak su kahveden sonra değil önce içilir. Böylece ağzın içi temizlenir ve kahvenin tadı daha iyi anlaşılabilir.

Manda Batmaz'ın bulunduğu ara sokak
Manda Batmaz’ın bulunduğu ara sokak

İstanbul’a ilk geldiğimde vurulduğum İstiklal Caddesi’nde, Beyoğlu’nda yanlız dolaşmayı, orada yürürken kendimi dinlemeyi severim. Bu dinlencem genellikle Beyoğlu’nun meşhur kahvecisi Mandabatmaz’da biter.  Mandabatmaz’a ilk ne zaman kiminle gittim hatırlamıyorum, bu her fırsatta bir kahve molası vermeme engel değil tabii ki… Bol köpüğünde “Manda bile batmaz” mantığı ile yaşayan küçücük bir sokak kahvesidir Mandabatmaz. Asıl oturma alanı, Barcelona pastanesinin yan sokağındaki sokağa atılmış tabureler olan bu mekanda İstanbul’un en lezzetli, en köpüklü Türk Kahvesini içebilirsiniz.

Manda Batmaz'da usta kahve yaparken
Manda Batmaz’da usta kahve yaparken

Tanıdığınız pek çok entellektüel ile karşılaşabilir, gazetenizi güzel bir kahve eşliğinde okuyabilir, caddenin koşuşturmasını ara sokaktan bir film şeridine bakar gibi izleyebilirsiniz. Küçük kahve ocağında seri halde çay-kahve yapan ustayı ne zaman görsem, sanki kahve Yemen’den İstanbul’a geldiğinden beri oradaymış hissi bırakır bende.

Beyoğlu’na gittiyseniz kahve molanızı Mandabatmaz’da verin, bugüne kadar gitmediğinize pişman olacaksınız.

Yolda kalın!

"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?" diyerek yola çıktım, hala cevap arıyorum. Hayallerimin peşinden yolculuklara çıkıyor, deneyimlerimi blogumda, gazete ve dergilerde paylaşıyorum. Gezmeyi, okumayı, yazmayı ve hayal kurmayı seviyorum.

Yorumunuzu Yazın