Kendimi bildim bileli bir gün Likya Yolu’nu uzun süreli yürümek istiyordum. Hatta parça parça bazı rotalarını yürüsem de bir uçtan başlayıp diğer uçtan bitirme fikri beni hep kendine kendine çekiyordu. Toplam 530 kilometrelik Likya Yolu’nun tamamını sağlam bir tempo ile yürürseniz 21 günde bitirme şansınız var. Ama günde 25 kilometre oldukça iddialı. Biz, ben ve yakın arkadaşım Hacı, 10 günlük bir boşluk yakalayıp Fethiye tarafından Likya Yolu yürüyüşüne başlayıp gidebildiğimiz kadar gidelim felsefesi ile yola çıktık. İşte bu yazı o yolculuğun hikayesi…
Likya Yolu’nu yürümek için Fethiye veya Antalya başlangıcını tercih edebilirsiniz. Fethiye’deki başlangıç noktası Ovacık, Antalya’daki başlangıç noktası ise Geyikbayırı. Bizim Fethiye tarafını tercih etmemizin çok belirgin bir sebebi yok. Fethiye tarafının daha kolay olduğuna dair bir şeyler duymuştuk sadece.
Ayrıca bu çevrelerde işaretlenmiş çok sayıda yürüyüş rotası var, Likya Yolu rotasını takip etmek zorunda değilsiniz. Tabii ki vakit ve enerjiniz varsa bu antik yolu takip etmeniz en güzeli.
Bu Yazıda Bulacaklarınız
Likya Yolu için Kaynaklar
Likya Yolu’nu yürümeden önce biraz ön araştırma ve rota çalışması yapılmasında fayda var. Bu araştırmalarda işinize yarayacak mobil uygulama ve rehber kitapları aşağıda görebilirsiniz.
Likya Yolu için Mobil Uygulamaları
Likya yolunu yürürken faydalanabileceğiniz birkaç tane telefon uygulamasını aşağıda açıklamaya çalıştım.
- WİKİLOC: Rotaların mesafelerini, zorluk seviyelerini görmek için wikiloc uygulamasından faydalanabilirsiniz. Bu uygulamada ihtiyacınız olan haritayı indirerek offline olarak kullanabiliyorsunuz. Wikiloc kendi başınıza doğa yürüyüşü yapmayı düşünüyorsanız oldukça faydalı bir uygulama. Daha önce bu rotayı yürümüş olan kişilerin rotalarını görüp o rotaları takip edebiliyor, rotanın zorluk veya eğim seviyelerini görebiliyorsunuz.
- MAPS.ME: Maps.me benim her zaman her yerde kullandığım offline harita uygulaması. Biz gelmeden bu harita üzerinden rotamız üstündeki konaklama yerlerini, su kaynaklarını işaretlemiştik, işaretlemeseniz de haritayı takip ederken görebilirsiniz. Yürüyüş sırasında en fazla maps.me den faydalandık. Ayrıca haritada olmayan su kaynaklarını kendi haritamızda işaretledik.
- LYKIAN WAY: Likya Yolu’nu işaretlemiş olan Kate Clow tarafından hazırlanmış, ücretsiz Lykian Way adlı bir de mobil uygulama var. Bu uygulama üzerinde de su kaynakları, konaklama yerine ek olarak bölgenin endemik bitki örtüsünü anlatan bir bölüm var. Bu uygulama bana çok kullanışsız geldiği için hiç kullanmadım diyebilirim.
Likya Yolu Rehber Kitaplar
Yolu yürümeden önce Likya Yolu’nu anlatan rehber kitaplardan edinebilirsiniz. Böylece yürüyeceğiniz rotaya çok daha kolay karar verebilirsiniz.
- Altuğ Şenel’in Adım Adım Likya Yolu kitabı,
- Metin Tüzün’ün Likya Yolu Rehberi,
- Bu rotayı ilk kez işaretleyerek turizme kazandıran Kate Clow’un Likya Yolu kitabı.
Likya Yolu Yürüyüşü için Sırt Çantasında Neler Olmalı?
En son sözü en başta söyleyeyim; Eğer uzun süreli yürüyüş tecrübeniz yoksa, ağır sırt çantası ile uzun yürüyüşler yapmadıysanız, kondisyonunuz iyi değilse Likya Yolu’na bizim gibi ağır çantalarla gelmeyin.
Likya Yolu yürüyüşüne çıkarken konaklamayı çadırda, yeme-içmeyi kendimiz pişirerek hallederiz diye düşünmüştük. Yanımıza da ona uygun şekilde eşya aldık ve sırt çantalarımız 12 kilo oldu. Daha önce ağır yük ile uzun yürüyüş tecrübesi olmayan biz, ilk çıkışta büyük bir hata yaptığımızı farkettik.
Daha az eşya ile yola çıkılır mıydı? Daha hafif yola çıkılır mıydı? Kesinlikle evet! Şimdiki aklımla yürüyüşe çıksaydım ne yapardın derseniz, önerim aşağıda, okumaya devam edin:
- Çadır, mat ve uyku tulumum toplam 3 kilo tutuyor. Konaklamayı güzergah üzerindeki pansiyonlarda yaparak bu yükten kurtarabilirdik. Pansiyonlar 100-125 TL civarında.
- Yolda yemeğimizi kendimiz yaparız, çay kahve aramayız diye kap kacak, ocak gibi malzemeler aldık yanımıza. Ancak yolda köylerde gözlemeci, kahvehane bulunuyor. Gözleme 10 TL, menemen 15 TL, çay 3 TL, ayran 5TL. Termoslu bardaklarımız var, çay içtiğimiz yerlerden sıcak su alıp kahvemizi de kolayca yapıyoruz, ocağa hiç gerek olmadı. Zaten kamp tüpü de bulamadık. Yani bütün kap kacak boşa taşıdık. Ayrıca konaklanan pansiyonlar sabah kahvaltısı ve akşam yemeğini fiyata dahil olarak veriyor, yani yemek sorunu kalmıyor.
- 10 gün için 5 kısa kollu tişört, 2 pantalon, 2 havlu, 1 polar, 2 uzun kollu tişört, bir sürü çorap çamaşır koymuşum. 2 kısa 1 uzun kollu tişört yetermiş, akşam yıka sabah çantanın arkasında kurusun. 1 havlu da yetiyor.
- Bu arada baton kesinlikle hayat kurtarıyor, mutlaka yanınızda bulundurmanızı öneririm.
Tüm bunları azaltınca zaten yükümüz yarıya inecek, hafif ve kolay bir yürüyüş yapabilecektik. Netekim Faralya’da fazlalıklarımızı bıraktık ve yolumuza hafifleyerek devam ettik.
Çantanızı ne kadar hafif tutarsanız yürüyüş keyfinizin de o kadar artacağını unutmayın. Çantanızı ona göre hazırlayın.
Likya Yolu Yürüyüşü Videosu
Dünyanın en güzel yürüyüş yollarından biri olan Likya Yolu yürüyüş videomu aşağıda izleyebilirsiniz.
Likya Yolu Yürüyüşü
Yola çıkmadan önce kitaplarımızı aldık, uygulamaları telefonumuza indirdik ve yola çıkma vaktimizin gelmesini bekledik. Likya Yolu yürüyüşümüzü sırt çantalı olarak yapacak, çadır malzemelerimizi ve yemek malzemelerimizi yanımızda taşıyacaktık. Biz Likya Yolu yürüyüşüne Fethiye’den başlamaya karar vermiştik. Uçak biletlerimizi gidiş-dönüş Dalaman Havaalanından olacak şekilde aldık.
Likya Yolu 1. Gün
Likya Yolu için çok fazla araştırma yapmadan, 12 kiloluk sırt çantamı, daha sonra bunun nasıl bir hata olduğunu farkedecektim, yüklenip Salı sabahı İstanbul’dan Dalaman Havaalanı’na geldik. Dalaman Havaalanı’nından Fethiye’ye Havaş ve Muttaş var. İkisi de 17,5TL ve aynı zamanda hareket ediyorlar.
Önce Fethiye merkeze gidip hem kahvaltı yapacak hem de yolda yemek için erzak alacaktık. Fethiye otogardan şehir merkezine dolmuşlar gidiyor. O dolmuşlarla merkeze ulaşabilirsiniz. Biz sırtımızda çantalarla yürüyebilecek miyiz denemesi yapmak için yürüdük 20 dakikada yürünüyor. Yol düz olunca çantalarla yürüme antremanımız başarıya ulaştı sandık, ne kadar da şaşkınmışız.
Karnımızı doyurduktan sonra Fethiye merkez sahilinde bir tur attık, gelmişken görmeden geçmiş olmayalım dedik. Yolluk yiyeceklerimizi Carrefour’dan aldık, yükte hafif enerjide yüksek olabilecek yiyecekleri tercih ettik, yolda yaparız diye düşünüyoruz ya. Ama yemek yapabilmek için kamp ocağımızın tüpü yok. Uçağa kamp tüpü almıyorlar, bu nedenle ocak başlığını getirip gittiğim yerlerden kamp tüpü alıyorum, geçen yıl Karadeniz’de de öyle yapmıştım. Fethiye merkezde epey aramamıza rağmen tüpçüleri gezmemize rağmen kamp tüpü bulamıyoruz. İşte bunlar hep işaretmiş ama biz anlamamışız.
İlk gün hem güzel bir ören yeri ile gezimize başlayalım hem de kısa bir yürüyüş yapalım diye düşünerek rotamızı terk edilmiş Rum Köyü Kayaköy’e çeviriyoruz. Kayaköy ile ilgili detaylar için “Terk Edilmiş Rum Köyü Kayaköy” yazıma göz atabilirsiniz. Kayaköy’e Fethiye merkezden yarım saatte bir minibüs var, kime sorsanız yerini gösterir.
Kayaköy’de çadır kurmak için daha önce bir kaç kez geldiğim Kayaköy Sanat Kampı’nın kapısını çalıyorum. Henüz sezonu açmamışlar ama bahçede istediğimiz yere çadırımızı kurabileceğimizi söylüyor kampın sahibi Mutlu. Çadırlarımızı bırakıp terk edilmiş şehirde uzun bir yürüyüş yapıyoruz. Köyde gerçekten sezon açılmamış, birkaç gözlemeci ve oldukça pahalı bir kaç restoran dışında yemek yiyecek yer yok. Gözlemeci teyzelerden birinde otlu gözleme söylüyoruz, oğlu İsmail ile ilgilendiğimizi görünce bize bir de çikolatalı gözleme ikram ediyor sağolsun.
Köyün içindeki tüm bakkallar tüp satıyor ama yine kamp tüpü yok. Anlaşılan kamp tüpümüz olmadan yola çıkacağız.
Çantalarımızı hazırlarken hava durumuna baktığımızda gündüz 23, gece 14 derece civarında gösteriyordu. Buna güvenip hafif de olsun diye konfor derecesi 12 olan uyku tulumumu almıştım yanıma, geceyi epey üşüyerek, getirdiğim ne varsa kat kat giyerek geçiriyorum. Yol arkadaşımın durumu da benden farklı değil.
Likya Yolu 2. Gün
Kayaköy’de sabah Sanat Kampı’na yakın bir köy kahvesi var, hemen yanında da hamur işleri satan bir dükkan. Sabah simit, peynir, yumurta, poğaçamızı alıp kahveye oturup çayımızla beraber mis gibi yiyoruz. Bu sırada yürüyüşümüze başlayacağımız Ovacık minibüsünü kovalıyoruz, minibüs durağı kahvenin tam önü. Kayaköy’den Ovacık’a Fethiye minibüsleri gidiyor yani her yarım saatte bir minibüs var.
Fethiye’den Ovacık’a 5 dakikada bir minibüs var. Ama Ovacık minibüsünden inince Likya Yolu başlangıç noktasına ulaşmak için 1 kilometre kadar yürümek gerekiyor. Onun yerine yine yarım saatte bir kalkan Faralya minibüslerine binerseniz Likya Yolu başlangıç noktasına çok daha yakın bir yerde minibüsten inebilirsiniz. Likya Yolu’nu yürüyenler sabah erken yürüyüşe başlayabilmek için Ovacık’taki pansiyonlarda konaklıyormuş genellikle. Biz Kayaköy’ü de görmek istediğimiz için rotamızı biraz daha farklılaştırmış olduk.
İlk gün hedefimiz Ovacık’tan başlayıp Faralya’ya ulaşmaktı. Evdeki hesap çarşıya uymadı ama normal şartlarda bu rotayı yapabilirsiniz, biz neden yapamadık anlatacağım.
Ovacık’tan yola çıktığımızda çam ormanları arasında başlıyor yol ve bir süre traktör yolu olarak devam ediyor. Traktör yolu bitip patika başladıktan kısa bir süre sonra ise, antik yol başlıyor. Babadağ’ın yamacından yükselen yolun eğimi gittikçe artarken bizim 12 kiloluk tombik çantalarımız sırtımızda git gide ağırlaşmaya başlıyor.
Yol üstünde su içebileceğiniz sarnıç olduğu yazıyor kaynak kitap ve uygulamalarda, ancak tavsiyem içme suyunuzu mümkün olduğunca yanınızda taşımanız, çünkü sarnıçtaki su oldukça çamurlu idi.
Sırtı çıkmayı tamamladığımızda “Vitamin Kafe Gözleme 80 metre” tabelasını görünce gözlerimiz parlasa da sezon henüz başlamadığı için gözlemeci kapalı.
Kozağaç Köyü’ne kadar az bir yürüyüş mesafemiz kaldığını farkedince seviniyoruz çünkü orada da bir gözlemeci var. Üstelik benim suyum da bitmek üzere. Likya yürüyüşlerinde en önemli meselelerden biri su, yanınıza mutlaka uzun süre sizi götürebilecek kadar su almanız lazım. Bazı rotalarda sık sık çeşme olsa da bazı rotalarda uzun süre temiz içme suyu bulunmuyor.
Ovacık’tan sonraki ilk çeşme Kozağaç Köyü’nde. Önce çeşmeden suyumuzu doldurup sonra da aç karnımızı doyurmak için gözlemeci Halil’in Yeri’ne oturuyoruz.
Gözleme ve çay yorgunluğumuzu bir nebze alsa da ağır çantalarımızın bize sorun çıkaracağını çoktan anladık bile. Bir sonraki yerleşim yeri olan Kirme’ye kadar gidebilecek miyiz ondan bile emin değiliz. Rotayı kontrol ettiğimizde Kozağaç-Kirme arasının çoğunlukla düz yoldan olduğunu görünce devam ediyoruz. Artık adımlarımız iyice yavaşlamaya hatta sürünmeye başladı.
Fethiye çevresinde ciddi şekilde arıcılık yapılıyor. Geçtiğimiz bütün yollarda arı kovanları, durduğumuz köylerde bal satan teyzeler var. Hala bu kadar çok arı yetiştirdiğimiz için mutlu oldum açıkçası. Arılar yürüyüş sırasında bize hiç sıkıntı çıkarmadı ama arıya alerjisi olanların yanında amonyak taşımaları iyi olabilir.
Kirme Köyü’ne gelince Gün Batımı Cafe’de bir çay molası veriyoruz. Köyde nerelerde kamp yapabileceğimizi soruyoruz. Kafedeki teyze bize birkaç yer öneriyor, bir de diyor ki “buralarda nereye isterseniz kurun, kimse bir şey demez”. Kirme Köyü’nde kamp yapılabilecek yerler:
- Eski okulun bahçesi: burası kamp yeri olarak güzel, tam karşısında bir Sugar Cafe adında gözlemeci var karnını doyur, çayını kahveni iç. Gel gör ki tam tepede fena rüzgar alıyor. Bir gece önce çadırda iyice üşüdüğümüz için burayı pas geçiyoruz.
- Çukurda çeşme başı: çukur denilen yer Faralya rotasının tersinde kalıyor, biraz indik baktık daha epey iniş var, bunun bir de çıkışı olacak diyip geriye döndük.
- Faralya yolu üzerinde bir kamp alanı: burayı bir sonraki gün Faralya’ya giderken gördük, gerçekten güzel ama bizim buraya kadar inecek halimiz kalmamıştı.
Biz de bu seçeneklerden hiçbirini seçtik. Köyde pansiyon olsa kalacaktık ama yok. Köyden Faralya patikasına doğru inerken bulduğumuz ilk düzlüğe çadırları da kendimizi de attık. Ayak parmaklarımızı attık hiç hissetmiyorduk. Sosyal medya paylaşımlarımdan sonra “ayakkabılarınız mı rahatsızdı?” soruları geldi. Neden bu kadar yorulduğumuzu ve ayaklarımızın acıdığını açıklayayım da siz yapmayın veya dikkatli olun.
- Ağır sırt çantaları sizi özellikle inişlerde arkadan ittiriyor ve siz de ayaklarınızı fren gibi kullanmak zorunda kalıyorsunuz, yani en büyük suç çantalarımızın ağır olması. İkimiz de yürüyüş yaptığımız ayakkabıları uzun yürüyüşlerde kullanmıştık ve sorun çıkmamıştı, değişen tek şey çantalar idi.
- Ben çanta hazırlarken genel olarak bir hata edip Mayıs ortasında Fethiye sıcak olur diye düşünerek her şeyi ince ve yazlık almıştım, çoraplarım da dahil. Halbuki doğa yürüyüşlerinde, kalın ve yürüyüşe uygun çorap giyilmesi gerektiği çok bilinen bir kuraldır. Benim çoraplar ince olunca sürtünme ile birlikte serçe parmaklarım su topladı. Muhtemelen sol serçe parmağımın tırnağı düşecek, çünkü bütün çevresine kan oturdu.
Bu iki büyük hatanın bedeli olarak ayak ve bacaklarımızı fena halde yormuştuk. Kirme Köyü’ndeki Lemon Cafe çadır kurduğumuz yere sadece 150 metre mesafede idi. Oraya dahi sürünerek gittik neredeyse. Akşam yemeğimizi orada yedik, çayımızı içtik, ayaklarımızı uzatıp dinlendik, sağ olsunlar çok ilgilendiler. Hava kararınca hava iyice soğudu bize bir de battaniye verdiler ki o battaniye beni soğuktan korurken yol arkadaşım battaniyesiz olduğu için ertesi gün hasta olacaktı.
Likya Yolu 3. Gün
Üçüncü güne uyandığımızda gece buz kesmememiz yetmezmiş gibi bütün kaslarımız ayrı ayrı ağrıyordu. Kahvaltımızı Lemon Cafe’de yapıp ödünç battaniyeyi verdikten sonra bugün uzun yürüyemeceğimizi kabul ederek kendimize kısa bir rota belirledik. Bugün tek amacımız Faralya’ya ulaşmaktı. Kirme – Faralya arası 4 kilometrelik kolay bir rota. İlk başlangıcında kısa süren dik bir inişten sonra çoğunlukla düz orman içinden ilerleyen güzel bir patikası var. Yol üstünde sık sık temiz su kaynağı yani çeşmeler var.
Faralya mesafesi kısa dahi olsa ayaklarımız o kadar kötüydü ki, Faralya’ya vardığımızda bir an önce ayaklarımızı uzatmak istiyorduk. Hemen girişte yer alan Onur Motel’in tabelasını patika yol üzerinde görmüştüm, çadır alanı olduğu yazıyordu. Görür görmez içeriye girdik, çadır alanına baktık ve kalmaya karar verdik. Zaten bir adım daha o çantalarla atmaya dermanımız kalmamıştı. Şansımıza Onur Motel çok güzel çıktı, biz çadır alanında kaldık ama 8-10 tane bungalov odası var. Biz çadır + sabah kahvaltısı + akşam yemeği için kişi başı 100 TL ödedik. Aile işletmesi olan motelde akşam yemeğini işletmenin annesi hazırlamış, 2 gündür içimiz dışımız gözleme olmuşken çeşit çeşit salata, sebze yemeği hem de anne elinden nefis geldi. Bence fiyatı hak ediyor.
Faralya’da çantalarımızı kamp yaptığımız yere bırakınca Kelebekler Vadisi’ne insek mi dedik. Ancak inişin çok tehlikeli olduğuna dair o kadar çok uyarı aldık ki, inmekten vazgeçip Kelebekler Vadisi manzarasını en güzel nereden görürüz diye onun için biraz köyde dolaştık.
- Köyün içinde giren yoldan “George House” tabelasını takip ederseniz bir noktadan sonra Kelebekler Vadisi tabelası da var. Tepeden vadiyi görebiliyorsunuz inişe geçmeden önce, bu patika vadinin aşağısına kadar inen patika ama tekrar söyleyelim “kesinlikle tavsiye etmiyorum”.
- İlk yola gelirken bir de “view point” tabelası göreceksiniz. Faralya’dan en güzel vadi manzarası burada. Ayrıca burada çadır da kurabiliyorsunuz. Su yok ama kamp alanının hemen arkasındaki ev ücretli olarak elektrik ve tuvaletini kullandırıyor. Telefon şarjı 2 TL, wc 1 TL yazıyordu.
Likya Yolu 4. Gün
Faralya’da çadır kurduğumuz Onur Motel’de çadır malzemeler, kapkacağımız, fazla kıyafetlerimizi bıraktık. Hafiflemiş bir şekilde gün sonu rotamızı Kabak olarak belirledik. Niyetimiz öğleye kadar Kabak’a varıp öğleden sonra da denize girmekti.
Faralya, Kabak arası 7 kilometrelik kolay bir rota. Artık çantalarımız da hafiflediği için 2 saatte Kabak’a vardık. Yol boyu manzara o kadar güzel ki sürekli durup manzarayı seyrettik. Bir yanınız çam ormanı bir yanınız masmavi deniz… Likya Yolu, dünyanın en güzel yürüyüş rotası denmesinin hakkını kesinlikle veriyor.
Kabak Koyu’na inerken yol üstünde gördüğümüz ve manzarası çok güzelmiş dediğimiz Full Moon pansiyona yerleştik. Ama ufak bir sorunumuz vardı; yol arkadaşımın boğazı şişmişti. Çorba, bitki çayı, soğuk algınlığı ilacı filan işe yaramadı, Hacı bütün günü uyuyarak geçirdi. Ben de bir şeye ihtiyacı olursa diye başında.
Likya Yolu 5. Gün
Hacı bu sabah ne yazık ki daha da kötü uyandı. Karabiber bal, ıhlamur, parol filan hiçbiri işe yaramamıştı. Kabak’ta kalıp iyiye gidip gitmeyeceğine bakmaya karar verdik. Hacı kahvaltıdan sonra uykuya dalarken ben de Kabak Koyu’na doğru bir yürüyüşe çıktım. Köyden koya dik bir iniş var, yürümek istemezseniz servis araçları var doldukça kalkıyormuş. Ben tabii ki yürümeyi seçtim. Koyu gören, yine çam ormanın içinden kekik ve adaçayı toplayarak sahile indim. Sahile yaklaştıkça her yerde inşaat sesleri olması biraz can sıkıyor.
Sahile indiğimde insanlar denize girmeye başlamıştı ama benim için yine de soğuktu, o yüzden hiç yeltenmedim.
Sahilde bir şeyler yiyip manzaranın tadını çıkarayım dedim, ne yazık ki o keyfim yüksek müzik ile kesildi. Koydan batıya doğru giden bir patika vardı, o patikayı izleyerek ve koyun muhteşem manzaralarını izleyerek biraz daha yürüdüm. Bu taraf çok daha sakin ve koyun görüntüsü çok daha muhteşem.
Koydan beş dakikalık yürüme mesafesinde çadır kurulmuş bir alan var. Burası resmi bir kamp alanı değil ama özellikle Likya Yolu’nu yüyüyenler buraya çadır kuruyor.
Sahilden yukarı yeniden tabana kuvvet çıktığımda yol arkadaşımı biraz daha ağırlaşmış olarak buldum. Topladığım kekiklerden çay filan yaptıysak da işe yaramadı.
Soğuk algınlığı ciğerlerine inmişti, iyice dinlenmesi gerekiyordu. Ertesi gün en uygun uçakla dönmek üzere Likya Yolu yürüyüşümüzü bitirmeye karar verdik. Her şeyin başı sağlık, Hacı bu şekilde yürüyemezdi ben de tek başıma yürümek istemedim. Bu tarz yollarda en ufak bir hata düşmenize sebep olabilir ve eğer tek başınızaysanız bulunmanız çok geç olabilir. Risk almaya gerek yok, Likya Yolu burada tekrar geliriz…
Likya Yolu Yürüyüşü için Gezi Maliyetleri
Likya Yolu yürüyüşü için harcama kalemlerimiz ve tutarları çok soruldu. Aşağıda genel rakamlar var bizim toplam gezi maliyetimizi görebilirsiniz.
- Likya Yolu yürüyüşü için İstanbul – Dalaman uçak biletlerimizi Pegasus’tan birkaç hafta önce 270 TL’ye almıştık. Uçuş günümüzü öne çekince 61 TL ek masraf çıktı. Toplam 330 TL uçak bileti için harcamış olduk.
- Dalaman Havaalanından Fethiye merkeze ulaşım 17,5 TL, gidiş dönüş toplam 35 TL havaalanı ulaşımına harcadık.
- Ara ulaşımlar için kullandığımız minibüslere de 17,5 TL vermişiz.
- Yol boyunca yemek için marketten toplu alışveriş yapmıştık. Kişi başı tutarı 48 TL.
- Yolda yiyip içtiğimiz her şey için kişi başı 200 TL harcamışız. Bu rakama konaklama içinde olan yemekler dahil değil.
- Pansiyon konaklaması için 100-125 TL civarı idi. Biz Faralya’da yemek dahil çadır için 100 TL, Kabak’ta 125 TL ödedik. Kabak’ta 2 gece kaldığımız için konaklamaya kişi başı toplam 350 TL ödemiş olduk.
5 günlük yolculuğumuz tüm harcamalarımız dahil kişi başı toplam 980 TL’ye mal oldu.
Büyük bir heves ve heyecan ile başladığımız yolculuğumuz önce çantalarımızın ağır olması, sonra da çadırda çok üşümemiz nedeniyle planladığımız çok daha kısa sürdü.
Bekle bizi Likya Yolu, yeniden geleceğiz!
Yeni yazılarımdan haberdar olmak, daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
- Instagram: Cokokuyancokgezen
- Facebook: Cokokuyancokgezen
- Youtube: Cokokuyancokgezen
Yolda Kalın!
3 Yorumlar
Gerçekten çok güzelmiş. Duymamıştım daha önce,sayenizde öğrenmiş oldum. emeğinize sağlık:)
çok güzell.
Yaşayanlar dahi bu sene yaz gelmedi dedi durdu. Ama artık akıllandık 🙂
Hacı daha iyi, biraz serum iğne filan toparlıyor.