Ülkemizin müze olarak inşa edilmiş ilk binası, ilk müzesi, dünyanın en büyük müzelerinden biri, Anadolu’dan Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü topraklara kadar çok geniş bir coğrafyadan 1 milyonu aşkın esere ev sahipliği yapan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, 3 binadan oluşan bir müze kompleksi bu nedenle adı “müze” değil “müzeleri” olarak geçiyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne defalarca gitsem sıkılmam, bıkmam. Butik geziler düzenleyen Gezinin Elli Tonu hesabında Arkeoloji Müzeleri’nde Bir Gece tanıtımını görünce, bunu kaçırmamalıyım dedim. Bu yazıda hem Arkeoloji Müzeleri’ni hem de müzede bir gece tecrübemin detaylarını anlatacağım, keyifli okumalar!
Arkeoloji Müzeleri’nde Bir Gece gezisi sık sık tekrarlanıyor, Gezinin Elli Tonu instagram hesabından duyuruları takip edebilirsiniz.
Bu Yazıda Bulacaklarınız
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Nerede, Nasıl Gidilir?
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Sultanahmet semti içinde Tarihi Yarımada’da yer alıyor. Müze girişi, tramvay yolunu takip ederseniz Ayasofya Camii ile Topkapı Sarayı’nın Gülhane Parkı girişi arasında bulunan Osman Hamdi Bey Yokuşu’nda solda yer alıyor. Yüksek demir korkuluklu kapıyı gözden kaçırmanız mümkün değil. Google Haritalar üzerindeki konumu için tıklayın.
Arkeoloji Müzelerine gitmenin en kolay yolu Bağcılar-Kabataş tramvayını kullanmak. Tramvaydan Gülhane Parkı durağında inerseniz 5 dakikalık yürüme ile müze girişine kolayca ulaşabilirsiniz.
İstanbul Arkeoloji Müzesi Giriş Ücreti 2020
İstanbul Arkeoloji Müzeleri üç farklı müzeyi içinde barındırıyor. Arkeoloji Müzesi (Ana Bina), Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk. Bu üç müzeye giriş için tek bilet alıyorsunuz.
- İstanbul Arkeoloji Müzesi Giriş Ücreti 2020 yılı için 50 TL, Müzekartınız varsa ücretsiz olarak girebiliyorsunuz.
- Müze Pazartesi günleri kapalı. Covid önlemleri nedeniyle şu dönemde açılış-kapanış saatlerinde değişiklikler olabiliyor. Gitmeden telefonla arayıp bilgi almanız faydalı olur.
- İstanbul Arkeoloji Müzeleri Telefonu: 0212 520 77 40
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin Tarihçesi
İstanbul Arkeoloji Müzelerinin kuruluşu Osmanlı dönemine dayanıyor. Osmanlı döneminde tarihi eser toplama işi Fatih Sultan Mehmet döneminde başlamış olsa da düzenli bir müze, düzgün arşiveleme ve sergileme yapılmıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk müzesi, imparator topraklarından derlenen tarihi eserleri saklamak için aslında depo olarak kullanılan Aya İrini olacak şekilde, 1869 yılında Müze-i Hümayun yani İmparatorluk Müzesi olarak hizmete açılmış. Aya İrini’nin yetersiz olduğu anlaşılınca Müze-i Hümayun bünyesinde önce Çinili Köşk restore edilerek müzeye dönüştürülüp 1880 yılında ziyarete açılmış. Osmanlı İmparatorluğu’nun yetiştirdiği çok değerli insanlardan biri olan ressam ve arkeolog Osman Hamdi Bey 1881 yılında müze müdürlüğüne atandığında Türk müzeciliğinde yeni bir çağ açılmış olur.
Müzenin ilk inşaası sırasında Osman Hamdi Bey’in vizyonu sayesinde Mimar Alexandre Vallaury görevlendirilmiş ve Vallaury sonraki yıllarda İstanbul’da pek çok önemli binanın da mimarı olmuştur. En bilinen eserleri: Pera Palas, Büyükada Rum Yetimhanesi, Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi (bugünkü Marmara Üniversitesi binası).
Ana bina, Osman Hamdi Bey’in vizyonu ve Mimar Vallaury’nin tasarımı ile eklemelerle büyütülebilecek şekilde tasarlanmış ve 1903 ve 1907 yıllarında yapılan eklemelerle bugünkü görüntüsüne ulaşmıştır. Ana bina girişinde yer alan sütunlu yapı, Lübnan’daki Sayda Antik Kenti’nden müzeye getirilmiş olan İskender Lahti’nden esinlenerek tasarlanmış. Lahit halen müzede sergileniyor.
Müzede bugün 1 milyondan fazla eser bulunuyor, sergileme alanı kalmadığı için yeni eser kabul edilmiyor.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin Kurucusu Osman Hamdi Kimdir?
Osman Hamdi Bey, Ethem Efendi’nin oğlu olarak dünyaya gelmiş, üniversite eğitimi için Paris’e gönderilen parlak Osmanlı gençlerinden biridir. Hukuk okuması için Paris’e gönderilmiş olmasına rağmen kısa sürede içindeki resim tutkusunu frenleyememiş ve hukuk eğitimini bırakarak resim konusunda kendisini geliştirmiştir. 12 yıl Paris’te yaşadıktan sonra Osmanlı İmparatorluğu’na döndükten sonra ise önce Bağdat’ta görevlendirilmiş, İstanbul’a döndükten sonra ise resim ve arkeoloji konusundaki ilgi ve becerisi bilindiğinden müze müdürü olarak atanmıştır. Müze müdürü olduktan sonra bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ni ve Güzel Sanatlar Akademisi’ni kurar. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki tarihi eserlerin korunması, kazıların yapılması ve eserlerin sergilenmesi konusunda bugün bilinen bütün adımları atar. Osman Hamdi Bey’in hikayesi, herkese ilham verecek niteliktedir. Kaplumbağa Terbiyecisi kitabını anlatırken Osman Hamdi Bey’den detaylı olarak bahsetmiştim, o yazıma mutlaka bir bakın. Kitapta müzenin açılışı sırasında ve sonrasında Osman Hamdi Bey’in mücadelesi, muhteşem vizyonu çok güzel bir şekilde işlenmiş, keşke herkes bu kitabı alıp okusa dedirten bir kitap benim için.
Arkeoloji Müzesi yani ana bina içinde bir koridorda Osman Hamdi Bey’in müzenin kuruluşu, Nemrut, Saida gibi antik kentlerde katıldığı kazılara dair bilgi ve fotoğrafların olduğu bir köşe hazırlanmış. Burası daha önce yoktu, eklenmiş olması beni çok mutlu etti.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Hakkında
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, üç binadan oluşan bir müzeler kompleksidir, demiştim. Ekleme yapılarak genişletilmiş olan müze binalarına tarih sırasıyla bir bakalım mı?
Çinili Köşk
Müze kompleksinin içinde yer alan üç müzeden en eski olanı Çinili Köşk, 1472 yılında Fatih Sultan Mehmed’in emriyle av köşkü olarak yapılmış olan İstanbul’daki Osmanlı dönemi sivil mimari örneklerinin en eskilerinden biridir. Mimarideki Selçuklu tarzı dikkat çeker.
Çinili Köşk, 1880 yılında restore edilerek müze binası olarak hizmet vermeye başlamış. Üç müze içinde dış cephesinde de yer alan çini ve seramik işlemeleri ile bana sorarsanız en albenili olan bina Çinili Köşke ait.
Osman Hamdi Bey’in Ab-ı Hayat Çeşmesi adlı tablosunda geçen çeşme de Çinili Köşk’te yer almaktadır. Anadolu’dan farklı bölgelerden çini ve seramik örneklerini de bu müzede görebilirsiniz
Arkeoloji Müzesi (Ana Bina)
Osman Hamdi Bey, müze müdürlüğüne getirildikten sonra Osmanlı’nın bütün valiliklerine haber salmış ve görülmeye değer tarihi eserler hakkında herhangi bir bulgu, haber olduğunda müzeye haber verilmesini istemiştir. Lübnan’ın Sayda kentine gidişi de bu şekilde olmuştur. Sayda (Sidon) kentine 1887-1888 yılları arasında gitmiş, Nekropol kazılarında çok sayıda lahit çıkarılmış ve bulunan lahitler deniz yoluyla İstanbul’a getirilmiştir. Getiren bu eserlerin boyutları büyük, sayıları da fazla olunca bunları sergilemek için yeni bir müze binasına ihtiyaç duyulmuştur.
Osman Hamdi Bey’in çabaları ile Çinili Köşk’ün karşısına Mimar Vallaury’nin tasarımı ile ana bina inşa edilmiştir. Yeni bina, 13 Haziran 1891’de ziyarete açılmıştır. 13 Haziran günü ülkemizdeki önemine binaen Müzeciler Günü olarak kutlanıyor. Bunu düşünen ve hayata geçiren kimse alnından öpüyorum.
Osman Hamdi Bey’in vizyonu burada devreye girmiş, Mimar Vallaury’e Osmanlı’da ekleme geleneği vardır, binayı öyle bir tasarla ki, yarın öbür gün bu binaya sığamadığımızda eklemeler yapılabilsin diye talimat verir. Bina tasarımı eklemelere uygun şekilde yapılır ve müze binası yapıldıktan kısa süre sonra 1903 yılında sol ve 1907 yılında ise sağ kanat eklenerek müze binası genişletilmiştir.
Osman Hamdi’nin vizyonu devam ettirilmiş, 1969-1983 yılları arasında çeşitli eklemeler ile yeni sergi salonları açılmış ve bu bölümler ek bina olarak isimlendirilmiş. Şu vizyonun onda biri şimdiki nesillere neden ve nasıl aktarılamamış diye sorgulamadan edemiyor insan.
Eski Şark Eserleri Müzesi
Bugün Eski Şark Eserleri Müzesi olarak hizmet veren bina ise, 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi (Güzel Sanatlar Akademisi) olarak hizmete açılmış ve uzun yıllar okul olarak hizmet vermiş. Akademi Cağaloğlu’na taşınınca 1917-1919 yıllarında bina Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Arabistan yarımadası eserlerinin sergilendiği bir müze haline getirilmiş.
Mısır’dan gelen mumyalar, M.Ö.1275’te imzalanmış olan Kadeş anlaşmasının iki kopyasından biri ve daha pek çok eser bu binada sergileniyor.
Ayrıca müzenin geniş bir bahçesi, bahçede bir müze mağazası, kafeteryası bulunuyor. Müze bahçesinde sergilenen eserler de mevcut.
İstanbul Arkeoloji Müzelerinde Bir Gece
Müzede Bir Gece etkinliğine gelecek olursak; Gezinin Elli Tonu organizasyonu ile gerçekleşen gezi Kenan Tamer rehberliğinde gerçekleşti. 19:00’da başlayacak etkinlik için müze özel izin ile açıldı ve sadece bizim gruba özel bir gezi düzenlendi. Müzeyi gece, sadece bize özel olarak gezme deneyimi gerçekten muhteşem. Tur süresi 2 saat ile sınırlı çünkü müze o kadarına izin veriyormuş. Hızlı bir tempo ile müzenin en önemli yerlerini bu süre içinde gezdik. Bizim gittiğimiz akşam şanslıydık hem Şark Eserleri hem de Çinili Köşke girmemize de izin verdiler, genelde ana bina dışında tek bir müze daha seçmeye izin veriyormuş müze yönetimi.
Kenan Tamer’in eğlenceli anlatımı ile süslediği iki saat ne zaman doldu anlamadan gezimiz sona erdi. Müzeleri, müzede sergilenen coğrafyayı ve tarihini iyi bilen biri ile gezmenin tadı da bir başka. Konular, sergilenen eserler birbirine örümcek ağı gibi bağlanabiliyor böylece.
Bir de benim en hoşuma giden şeylerden biri Gezinin Elli Tonu, turlarına katılan herkese bir kitap hediye hediyor. Tam Çok Okuyan Çok Gezenlere göre bir hareket!
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, hem İstanbul’da yaşayan hem de İstanbul’a turist olarak gelenler için mutlaka gezilmesi gereken yerler listesinde kesinlikle üst sıralarda yer alıyor. Müzede Bir Gece ise, bu deneyimi biraz daha zenginleştirmek isteyenler için çok güzel bir seçenek.
İstanbul’da gezilecek yer önerileri yazıma da mutlaka biz göz atın.
Sağlıkla kalın.
2 Yorumlar
Keyifle okuduğum bir yazı oldu. Umarım ziyaretçisi günden güne artan gerçek değerini bulan bir müze olur
Ah keşke