Lidyalılardan Romalılara, Levantenlerden Mübadillere kadar çok kültürlü yapısı, doğası, köşkleri, tarihi mahalleri, parkları ile Buca, İzmir gezinizde mutlaka rotanıza eklemeniz gereken yerlerden. Buca’yı keşfetmek için çok geçerli 10 sebep bu yazıda detaylarıyla sizi bekliyor!
İzmir’de gezilecek bir sürü yer varken “neden Buca’ya gideyim ki?” dediğinizi duyar gibiyim, demeyin. Neden Buca sorusunun cevabını madde madde bu yazımda anlattım, okumaya devam! Bu bana yetmez derseniz; Buca’da ne yenir, nerede yenir? ve Buca’da Gezilecek Yerler ve Buca Gezi Rehberi yazılarıma mutlaka göz atın.
1. Serin ve Tertemiz Havası, Yemyeşil Köyleri
İzmir’in sıcağından bunalanlar için Buca, İzmir şehir merkezinden sadece 100 metre kadar daha yüksekte olmasına rağmen birkaç derece daha İzmir’e göre serin oluyor. İzmir’e gelen Levantenler ailelerinin bir çoğu hem serin hem de temiz havası için Buca’yı tercih etmişler. Hatta Buca’da kurdukları tenis kulübüne Güzel Hava Kulübü adını vermişler. Buca tarih boyunca İzmir’e su sağlama noktası olmuş. Kızılçullu Paradiso Su Kemerleri ve Manavur Su Yolu üzerinden İzmir’e su taşınmış. Buca’da çok sayıda su kemeri olmasının nedeni de suyun İzmir’e taşınabilmesi.
Buca merkezden kısa bir araç yolculuğu ile boyut değiştirir gibi yemyeşil köylere ulaşıyorsunuz. Belenbaşı ve Kırklar yörük köyleri Cumhuriyet’in ilanından sonra yerleşik hayata geçmiş olan köyler iken Kaynaklar, Karacaağaç, Doğancılar köyleri ise köklü tarihleri ile zamana meydan okuyorlar. Bu köylerin hepsinde meyve sebze yetiştiriliyor. Kirazdan bamyaya, lavantadan üzüme kadar pek çok ürünü mevsiminde taze taze bulabilirsiniz. Buca merkezde bulunan Kasaplar Meydanı’nda Perşembe günleri kurulan üretici pazarına da bu köylerden taze meyve sebze getiriliyor, doğrudan köylüden alabilirsiniz. Haziran sonu, Temmuz başı köylere giderseniz lavanta tarlalarının mora dönmüş çiçekleri arasında inanılmaz güzellikte fotoğraflar çekebilirsiniz. Kaynaklar Köyü meydanındaki 1000 yaşını aşmış anıt çınar ağacını da görmeyi ihmal etmeyin.
2. Ünlü ve Nüfuslu Levanten Ailelerinden Kalan Köşkleri
Dünyaca ünlü Forbes Dergisi’nin kurucularının ataları Buca’da yaşamış.
Levantenler 19. yüzyılda Akdeniz Havzası’na gelmiş, ağırlıklı olarak ticaretle uğraşan Avrupalı Hristiyanlara verilen ad. İngiliz, Hollandalı, Fransız ve Belçikalı levantenler geldikleri bölgelerde hem ticari hayatı hem de sosyal hayatı hareketlendirmiş, Batı’nın kültürel yaşantısını Buca’ya taşımışlar. Buca, temiz ve serin havası ile levanten ailelerinin yerleşmeyi tercih ettiği yerlerden biri olmuş. Bugün Buca’da ziyarete açık veya halen kamu binası olarak kullanılan çok sayıda levanten köşkü bulunuyor. Bu köşkler arasında en popüler olanları; Buca Anadolu Lisesi binası olarak kullanılan Baltazzi Köşkü, Hasan Ağa Bahçesi içinde yer alan Aliotti Köşkü, 9 Eylül Üniversitesi Rektörlüğü binası olarak kullanılan Rees Köşkü, dünyada ünlü Forbes dergisinin atalarına ait olan Forbes Köşkü, Buca Belediyesi Kültür Sanat Merkezi olarak hizmet veren Fargoh Köşkü (Pembe Köşk), Russo Köşkü, Milli Bayrak Müzesi olarak hizmet veren Barff Köşkü, De Jongh Köşkü, Blackler Köşkü, Balladur Malikânesi, Sponza Köşkü, Manoli Otel, Gavrili Köşkü, Köşk 1857 bugün içeriden veya dışarıdan görebileceğiniz köşkler.
Atatürk’ün hayatını anlatan “Veda” filminin bazı bölümleri Buca’da çekilmiş. Atatürk’ün Latife Hanım’dan boşanma kararı vermesine sebep olan hikayenin geçtiği sahne Buca’nın meşhur köşklerinden biri olan De Jongh Köşkü, bugün SGK hizmet binası olarak hizmet veriyor. Veda filmini izlemediyseniz mutlaka izlemenizi öneririm.
3. Türkiye’de Hizmet Veren İlk Banliyo Treni
Levantenler gittikleri yerde sosyal yaşamı da etkilemiş demiştim. Önce şehir merkezine ulaşmak sonra da yük taşımak için levanten aileler Buca’ya tren hattı yapılmasına öncülük yapmışlar. Böylece Anadolu’daki ilk banliyö treni Alsancak Paradiso ve Buca arasında hizmet vermeye başlamıştır. Bu hat halen Buca’da köşkleri de bulunan İngiliz Levanten Ailesi Reesler tarafından 1860’larda yaptırılmış.
4. Türkiye’deki İlk At Yarışlarına Ev Sahipliği Yapması
Buca deyince pek çok kişinin aklına ilk gelen yerlerin başında Şirinyer Hipodromu gelir. Türkiye’deki ilk at yarışları Buca Şirinyer Hipodromu’nda yapılmış. Türkiye’deki ilk gece koşuları da Şirinyer Hipodromu’nda düzenlenmeye başlamış. Gece koşularını dilerseniz tribünde yer alan restoranlardan yeme-içme eşliğinde izleyebiliyorsunuz.
5. İzmir’deki İlk Tenis Kulübü, Golf, Tenis ve Atletizm Müsabakalarına Ev Sahipliği Yapması
Buca spor faaliyetlerindeki ilkleriyle öne çıkıyor. Hala faaliyet göstermeye devam eden Buca Tenis Kulübü, 1900’lerin başında İzmir’deki ilk tenis kulübü olarak Güzel Hava Kulübü adıyla Buca’da kurulmuş. İzmir’deki ilk golf ve tenis müsabakaları ile atletizm yarışları da Levanten ailelerin öncülüğünde Buca’da yapılmış.
6. Üç Hristiyan Kilisesine Birden Ev Sahipliği Yapması
Buca, Protestan, Ortodoks, Katolik kiliselerin aynı sokakta yan yana olduğu nadir Anadolu kentlerinden biridir. Farklı ülkelerden gelen levanten ailelerin pek çoğu farklı mezheplere mensup olduklarından Buca’ya yerleştikten sonra kendi kiliselerini inşa etmişler. İtalyan Katolik Kilisesi – Dom, Vatikan’a benzerliği ile dikkat çeken, burada yaşayan İtalyan ailelerin kendi çabaları ile inşa edip iç süslemelerini yaptıkları bir kilise. Gidip görmek isterseniz önceden arayıp randevu almanız gerekiyor. Bugün Muradiye Camisi olarak hizmet veren camii Müjdeci Yahya adına Eski Ortodoks Kilisesi imiş. Camii olduğundan, saygı çerçevesinde dilediğiniz gibi ziyaret edebilirsiniz. 120 kişilik cemaati olan Azizler Protestan Kilisesi bugün aktif olarak hizmet veren bir kilise, önceden aramak kaydı ile kilisenin papazı ile görüşebilirsiniz, kilisenin tarihçesini zevkle anlatıyor. Dokuzçeşmeler Meydanı’na çok yakın bir kilise daha var ancak günümüze sadece kapısı kalmış.
7. İlk Köy Enstitülerinden Birinin Kurulmuş Olması
Türkiye’deki ilk köy enstitülerinden biri olan Kızılçullu Köy Enstitüsü Buca’da kuruldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında, köylere giden öğretmenlerin köy hayatını öğrenmesi ve ona uygun yetiştirilebilmesi için kurslar açıldı ama kurslar tek başına yeterli değildi. 1937 yılında Köy Enstitüleri’nin çekirdeklerini oluşturacak olan Eskişehir, Çifteler, İzmir ve Kızılçullu’da “Köy Öğretmen Okulları” kuruldu. Bu ilk 4 okul, deneme amacıyla kurulmuştu. 17 Nisan 1940 tarihinde meclisten Köy Enstitüleri Kanunu çıktı ve bu okullar enstitü statüsüne alındı. 1954 yılında ise 6234 sayılı kanunla ülke çapındaki tüm Köy Enstitüleri kaldırıldı. Kısaca bu hikayeyi anlattıktan sonra Buca Kızılçullu Köy Enstitüsünden de bahsedeyim. Kültür Bakanlığı 1937 yılı Ocak ayında, öğretmen okulu açmak amacıyla 1934 yılında kapatılan ve atıl durumda bulunan Kızılçullu Amerikan Koleji binasını satın aldı. 1940’lı yıllarda Kızılçullu Köy Enstitüsünün 36 yapı ve 4 baraka olmak üzere 40 binaya ulaşmıştı, 200 dönümlük arazideki okulda daha sonra bina sayısı 46’ya kadar çıktı. Okulun içinde bulunduğu arazi, Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya girişinin ardından NATO’nun kullanımına verildi. Bina halen NATO’nun kullanımında, Şirinyer’deki Vecihi Akın Kışlası içinde yer alıyor ve askeri bölge içinde kalan arazi ve binaları maalesef ziyaret etmek mümkün değil.
8. Tarih Kokan Mahalleleri
Buca merkezde mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında Levanten kültür ve mimarisinin devam ettiği Dumlupınar Mahallesi geliyor. Tarihi evlerin pek çoğu restorasyondan geçmiş. Restoran, kafe, otel, şarap evi, sahaf olarak hizmet veren eski binaları hem içeriden hem dışarıdan görmek ve fotoğraf çekmek için ara sokaklar çok müsait. Dumlupınar Mahallesi içinde yer alan eski Rum evlerinin ağırlıklı olarak bulunduğu Yanıkkahveler mevkiini de mutlaka rotanıza dahil edin. Burada mahalle kültürü hala yaşatılıyor, bakkalından ayakkabıcısına kadar küçük dükkanlar yıllardır değişmeden müşterilerini karşılıyor.
Buca’nın görülmeye değer bir diğer mahallesi ise mübadele zamanında Selanik’ten gelen göçmenlerin yerleştiği Yaylacık Mahallesi. Selanik’teki evlerine benzer evler yaparak buraya yerleşen göçmenler uzun yıllar bu mimariyi korumayı başarmış ancak şu an geriye sadece bir ada kalmış, o evler kentsel dönüşüme kurban gitmeden Yaylacık’ı görmelisiniz.
9. Nefes Aldıran Parkları
Buca, İzmir merkezinden 100 metre kadar daha yüksekte bulunduğundan daha serin ve havası çok daha temiz. Ayrıca hem merkezde hem de köylerinde bulunan kocaman parkları ile burada yaşayanların ve ziyaretçilerin yeşil ile iç içe olmasına imkan sağlıyor.
- Buca merkezde bulunan en büyük park Hasan Ağa Bahçesi. Bahçe eski bir levanten köşkünün bahçesi iken bugün yürüyüş ve bisiklet yolları ile burada yaşayanların nefes aldığı bir yer.
- Buca merkezden Yaylacık Mahallesi’ne doğru çıktığınızda tüm Buca’yı ayaklarınızın altında görebileceğiniz Mevlana Heykeli’nin bulunduğu Tıngır Tepe, çam ağaçları arasında manzara izleyebileceğiniz harika bir nokta. Burada belediyenin işletmesi olan Neva Kafe’de çok uygun fiyatlara kahvaltı yapabilir, yemek yiyebilir veya çay-kahve içebilirsiniz. Tıngır Tepe’nin adını aldığı Petros Tıngıryan, Buca’da 40 yıl yaşamış, dünya barışı için tüm insanlığın tek dil konuşması gerektiğine inanarak kendi dilini geliştirmiş ve hayatının sonuna kadar bu tepedeki evinde inzivada yaşamış bir fizilof.
- Efeler Mahallesi’nde bulunan Yörük Ali Efe Parkı, yine şehir içinde yeşillikler içinde vakit geçirebileceğiniz bir park. Yörük Ali Efe, Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği ile Cumhuriyet kurulduktan sonra Buca’ya yerleşmiş, mahallenin adı da buradan geliyor. Park içinde bir de Papaz Kulesi bulunuyor, eskiden burada bir de Papaz Okulu varmış ancak şu an geriye kalan birşey yok.
- Buca merkezden Kaynaklar Köyü’ne doğru giderken nefes alabileceğiniz bir diğer nokta ise Buca Göleti. Göletin bulunduğu yer yeşil alan olarak tasarlanmış. Gelenlerin piknik yapabileceği, çocukların oyun oynayabileceği alanların yanısıra Ada Kafe ve Göl Restoran adında belediyenin işletttiği iki tane de restoranı bulunuyor.
- Kaynaklar Köyü civarında bir tesis daha var: Buca İzcilik ve Doğa Sporları Merkezi. Kadim çınar ağaçlarının altında yeşillikler içinde duvar tırmanışı, çocuklar için zipline, mini bir deresi, bungalov evler ve ağaç evlerin olduğu bir tesis burası. Yine belediyenin işletmesi olan Dere Kafe burada bütçe dostu şekilde hizmet veriyor.
10. Modern Müzeleri
Buca’da mahalleleri, köşkleri, parkları gezdik, peki ya müzeleri? Buca’da mutlaka görmenizi önereceğim iki müze var: İlki Göç ve Mübadele Anı Evi. Kasaplar Meydanı’nda yer alan eski bir bina müzeye dönüştürülmüş. Mübadele döneminde yaşananlar interaktif bir şekilde anlatılmış, çok etkileyici hikayeler, mübadeleden kalan eşyalarla birleştirilmiş. Özellikle ailenizde göçmenler varsa mutlaka görmenizi öneririm, müze girişi ücretsiz. Bir diğer müze ise Türkiye’de bir ilk olan Bayrakbilim ve Türk Bayrakları Müzesi. Eski bir levanten köşkü müze binası olarak hizmet veriyor. Türk bayrağının hikayesi yine interaktif olarak anlatılmış, hem bina hem de müze çok güzel ve etkileyici.
İzmir’in az bilinen ilçesi Buca’ya bir şans verin, eminim pişman olmayacaksınız!
Yolda Kalın!