Gezgin Röportajları’nda bu haftanın konuğu Gezgin Deli olarak tanıdığımız Levent Birer! Levent ile geçtiğimiz yıl konuşmacı olarak katıldığım Gezginler Zirvesi’nde tanışmıştık. Tanışıklığımız sosyal medya üzerinden arkadaşlığa dönüştü. Kendisi Antalya’da yaşadığı ve sürekli hareket halinde olduğu için çok sık görüşemesek de renkli ve enerjik fotoğrafları ile takip etmekten keyif aldığım gezginlerden biri.  

Gezgin Deli - Levent Birer
Gezgin Deli – Levent Birer

Gezgin Deli Röportajı

“Hayat kısa, hızlı yaşa” felsefesi ile yaşayan, 6 ay çalışıp 6 ay gezen, gezdiği yerlerde kilometrelerce yürümeyi seven biri var karşımızda! Levent Birer nam-ı diğer Gezgin Deli ile seyahatleri hakkında konuştuk, ben çok keyif aldım. Umarım sizler de okurken keyifli alırsınız. Haydi okumaya!

Bize kısaca kendinden bahseder misin? Ne zamandır blog yazıyorsunuz, neden blog yazmaya başladınız? Bir de bu blogun ismi nereden geliyor?

Merhaba Levent ben. 1978 Samsun doğumluyum. Spor akademisi mezunuyum. Uzun yıllar satış pazarlama sektöründe görev yaptıktan sonra, son 2 yıldır mesleğim olan Beden eğitimi görevimi yapıyorum. 2016 yolundan beri blog yazıyorum. 2003 yılından beri aktif olarak gezmekteyim. Fakat seyahatlerimi kaleme çok dökmemiştim.  

Gezgin Deli bisikletle Avrupa gezisinden bir kare
Gezgin Deli bisikletle Avrupa gezisinden bir kare

2016 yılında gerçekleştirdiğim 6000 km’lik bisiklet ile Roma ‘dan Stockholm’e Avrupa seyahatim sonunda insanlara artık yardımcı olmak ve bilgiler paylaşmak için blog sayfamı ve sosyal hesaplarımı açtım. Blogumun ismi biraz farklı biliyorum. Deli ismi sanırım biraz hayata bakışım ve yaptığım projelerden dolayı cevremde ki insanlar tarafından üstüme yapıştı. Çünkü bir anda çalıştığım bir işten isteğe ederek 6 ay süren Asya seyahatim, yine 2 gün de karar verip çıktığım bisikletle Avrupa seyahatim ve şu an planladığım 20 bin km’lik Motosikletimle Doğu Avrupa seyahatim bu ismi hak ettigimi gösteriyor.

Gezi, gezmek sana ne ifade ediyor? Alıp başını gitme, kaçma, uzaklaşma, yeni yerler görme, yeni insanlarla tanışma, yenilik rutinden çıkma hangisi?

Ben gezmiş olmak için gezen bir insan değilim. Yada skor yapma sevdası olan bir gezenti biri değilimdir. Yeni yerler, kültürler, tarihi, insanların yerel yaşantıları gibi olguları anlamak ve tanımak gezmemin en büyük sebebi. Gittiğim her yerde toplu taşıma kullanmadan ve şehrin ara sokaklarına, hatta şehir dışlarına kadar dolaşarak şehri tamamen icimde yaşamaya çalışırım.

Seyahat planlarını neye göre yapıyor, gideceğin yeri neye göre seçiyorsun?

Seyahat planlarımı ikiye ayırırım. Önce kısa sürede eksik kalan şehirleri veya bölgeleri görmek. Mesela bir ülkede görmediğim bir şehir kaldıysa 3-5 günlük bir plan yaparak, o şehri görmeye giderim. Bir de uzun seyahatler planlarım. 6 ay süren ve 8 ülke gezdiğim Asya seyahatim, 2.5 ay süren 6000 km’lik bisikletle Avrupa seyahatim, 20 gün de yaptığım Fethiye’den Çiralı’ya kadar Likya yolu yürüyüşüm gibi.  

2019 yılı yaz ayı içinde 20 bin km sürecek ve Finlandiya’ya kadar gideceğim “Motosikletim ile Doğu Avrupa” seyahatim gibi.

Bugüne kadar gittiğin yerler arasında sen en çok etkileyen yerler en beğendiğin yer/yerler neresi? Neden?

120 ye yakın şehir gezdim. Bunlar içinde beni en çok beni etkileyen Kamboçya Siem Reap oldu. Bunun da bende çocukluğumdan kalma bir etkisi var. Kısaca anlatayım; Çocukluğumda Indiana Jones filmleri izlerdim. Bilenler bilir. O filmlerde olan sahneleri, film stüdyosu hilesi sanardım. Fakat Kambocya’ya gittiğimde gördüklerimin gerçekliği, beni benden almıştı. Yaşadığım duygunun heyecanını şu an bile içimde hissediyorum.

Gezgin Deli Kamboçya seyahatinden bir kare
Gezgin Deli Kamboçya seyahatinden bir kare

İlk yurt dışı seyahatini nereye yapmıştın? Neler hissettiğini hatırlıyor musun?

Hayatımda ilk yurtdışı seyahatimi 2003 yılında Munih’e yapmıştım. Ilk kez bu kadar uzun süre bir uçuş yapmıştım. Çok heyecanlıydı. Ben Samsunluyum. Istanbul’a gelmek bile benim için büyük bir olaydı. O zamanlar seyahat etmek zordu. Münih Havalimanına indiğim anda farklı hissetmeye başlamıştım. Dışarıda bekleyen lüks marka taksiler bile çok farklı gelmişti. Insanların yola adım atmadan tüm araçların durması, mesai saatlerinde sokakların boş olup, mola zamanlarında insanların meydanları doldurması, herkesin kendi halinde ve kendi işiyle ilgileniyor olması, takım elbiseli adamların veya etekleriyle kadınların bisiklet veya scooter ile ise gitmelerini görünce, her şey bana ilginç gelmişti.

Bugüne kadar gittiğin yerler arasında “sakın gitmeyin” diyeceğin bir yer var mı? Neden?

Sakin gitmeyin dediğim bir yer yok. Heryerin kendine göre bir güzelliği ve kültürü var. Ama şunu söyleyebilirim ki, büyük beklenti ve umutlarla gidip, hayal kırıklığı yaşadığım yerler var. Mesela Berlin, Nice, Milano ve Tokyo bunlar ilk seferde aklıma gelenleri.

Bugüne kadar seyahatlerinde başınıza gelen en ilginç olay/olaylar neydi? Belki birkaç hikaye anlatırsın bize.

Bisiklet ile yaptığım Avrupa seyahatimde başıma iyi kötü çok olay geldi. Mesela Bologna’da gezerken, Türkiye den bir okulun geziye gelip, beni gördüklerinde beni tanımaları ve birlikte Foto çektirmemiz. Venedik’e ilk girdiğimde insanların bisikleti elimde götürmeme rağmen , herhangi bir aracın Venedik sokaklarına gün içinde girişinin yasak olması sebebiyle verdikleri aşırı tepki, Kopenhag’da kaldığım hostel de bisikletimi kilitlediğim yerden patronun tepkisi ile kılıfını kırıp, bisikleti sokağa atmaları.

Gezgin Deli Venedik sokaklarında
Gezgin Deli Venedik sokaklarında

Tabii sırt çantamla gezerken de yaşadıklarım var. Mesela; filipinlerde gezerken insanların “Sir” diye seslenip bana şaşkın şaşkın bakışları. Tayland Bangkok’da tuktuk ile tur yapmak istediğim de beni bir kumaş ve elbise satan bir mağaza götürüp, beni orada bırakıp gitmesi. Kamboçya’da insanların sokakta örümcek, akrep veya kurt yemeleri. Ve orada tanıştığım bir insana bu yiyecekler ısmarlayıp, onu izlemem (ben yemem de böyle şeyler).

En merak edilen konulardan biri, bu kadar çok seyahat etmek için değirmenin suyu nereden geliyor?

Aslında bir değirmen suyu yok. Ben 6 ay çalışıp para biriktirip, çalıştığım işlerden istifa edip, cebimde olan para ile seyahatlere çıkıyorum. Ayrıca doğru zaman da biletlerimi alıp, hosteslerde kalıp, marketlerden aldığım ekmek, peynir ve domatesle sandviç yaparak ekonomik gezmeye çalışıyorum.   Uçak bileti hariç günlük maliyettim ortalama 8-10 euro arası hostel konaklamam ve günlük 3-5 euro arası günlük yemek masrafım oluyor. Toplu taşıma hiç kullanmıyorum. Her yere yürüyerek gidiyorum. Böyle olunca Türkiye’de bile harcayacağımdan az maliyetle gezmiş oluyorum. Eğer Asya’da seyahatte isem, bu maliyetler daha da aşağı düşüyor.

Bende alıp başımı gitmek istiyorum diyenler için tüyoların, önerilerin var mı?

Tek başına gezmek benim tercihim. Böylece kimsenin sorumluluğunu almıyor ve fikir ayrılığı yaşamıyorsunuz. Başınızı alıp gitmek isterseniz, ertelemeyin. Çekin gidin. Çünkü hayat bir seyleri erteleyecek kadar uzun değil.  

Gezgin Deli Uzakdoğu'da
Gezgin Deli Uzakdoğu’da

Tüyolar? Uçak biletinizi en az 3-4 ay önceden almaya çalışın. Otellerde değil, hostel de kalın. Hatta yapabiliyorsanız Couchsurfing yapın (ben hiç yapmadım). Gittiğiniz yerlerde lüks lokantalarda yemek yerine bir sandviç yapıp yiyin. Kaldığınız hostelin mutfağında makarna haşlayın. Sokak lezzetlerini tadın. Toplu taşıma tercih etmeyin. Zaten gittiğiniz yeri keşfetmek istiyorsanız, ara sokaklarında kaybolun. Ben gün de 20-30 km yürürüm. Siz bu kadar yürümesiniz de, gücünüz yettiği kadar yürüyün. Göreceksiniz daha çok keyif alacaksınız. Hemde toplu taşımaya vereceğiniz para ceniniz de kalacak. Amacınız internette araştırıp bulduğunuz, gezilecek yerleri görmek değilde, onların yanında ekstra neler yaşayabilir ve görebilirim olsun. Yani “gördüm orayı demek” için gelmeyin. Yanınızda az kıyafet götürün. Hatta sadece bir sırt çantası yetsin.

Son olarak benim klasik sorum; “çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?

Çok gezen diyeceğim. Çünkü okuyan insan sadece teorik olarak bilgi sahibi olur. Ama gezen insan o yerleri gezer, görür, inceler, hisseder ve yaşar. Ayrıca insanlarını, kültürünü, yemeklerini ve tarihin kalıntılarına şahitlik eder. Örneğin; Napoli’nin Pizzası, Viyana’nın Sinitzel’i, Prag’in kaz eti, Roma’nın yanık dondurması, Tayland’ın Tai tavuğunun lezzetini oraya gidip tatmadan, okuyarak bilemezdim.

Son söz olarak felsefemi sizlere de aşılayıp kaçayım;
“Hayat kısa, hızlı yaşa” sevgiler.

—–

Levent’e içten cevapları ve gezmek isteyenlerde yarattığı motivasyon için teşekkürler.  Gezgin Deli, Levent Birer’i siz de takip etmek isterseniz aşağıdaki hesaplara göz atın;

Yolda Kalın!

"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?" diyerek yola çıktım, hala cevap arıyorum. Hayallerimin peşinden yolculuklara çıkıyor, deneyimlerimi blogumda, gazete ve dergilerde paylaşıyorum. Gezmeyi, okumayı, yazmayı ve hayal kurmayı seviyorum.

Yorumunuzu Yazın