Gezgin Röportajlarında bu haftanın konukları Ayfer ve Onur! Seyahat blogu yazmaya başladıktan sonra benim gibi pek çok blog yazarı ile yollarımız kesişti, çoğu ile arkadaş hatta dost olduk. Ayfer ve Onur çifti de bu süreçte yollarımızın kesiştiği ve beraber vakit geçirmekten çok keyif aldığım dünya tatlısı bir çift. Çoğunlukla motosikletleriyle, zaman zaman ise sırt çantaları ile yaptıkları seyahatlerini Ayfer Onur Seyahatnamesi adlı bloglarında paylaşıyorlar.

Ayfer Onur Seyahatnamesi
Ayfer Onur Seyahatnamesi

Ayfer Onur Seyahatnamesi Röportajı

Ayfer ve Onur’u tanıdığımda onlar Amerika’da yaşıyordu, şimdi ise Yunanistan’da yaşıyorlar. Onlar tam anlamıyla dünya vatandaşı 🙂 Seyahat motivasyonlarını “Ağaç olup kök salmaktansa kuş olup uçmayı tercih ettik.” olarak tanımlayan bu tatlı çift ile seyahatlerinden ve neler yaptıklarından bahsettik, size de okuması kaldı 🙂

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ayfer ve Onur’u biraz tanıyalım.

Her ikimiz de seyahat etmekten çok büyük keyif alıyoruz. 20 yıldır birlikte dünyanın farklı coğrafyalarına seyahat ettik, bazılarında yaşadık ve yaşarken gezdik.

6-Temmuz 2016 sabahı ise bizim için yeni bir maceranın başlangıcı oldu. Kurulu düzenimizi geride bırakıp motosikletimiz Libertad ile “Kutuplara Yolculuk” adını verdiğimiz gezimize çıktık. Tek motosiklet, iki kişi, farklı coğrafyalarda 15 ay, 78.000 km ve 7/24 birlikte geçen müthiş bir deneyim oldu. Kuzey ve Güney Kutup Dairelerini geçerek hayallerimizi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadık…

Gezimizi bitirdikten sonra, Onur iş hayatına geri dönüş yaptı. Atina – İstanbul arası sık seyahatli, yumuşak bir geçiş oldu. Yunanistan’da günlerimizi mümkün olduğunca en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz ve bol gezili geçiyor. Mesleklerimizi merak edenlere not düşelim; Ayfer istatistikçi, Onur ise mühendis.

Blog yazmaya ne zaman başladınız?  

2009 yılında gerçekleştirdiğimiz Güney Amerika gezimiz için araştırma yaparken Türkçe paylaşımların ne kadar az olduğunu fark ettik ve gezimizden dönünce travellerspoint‘de bir blog oluşturduk. Gezdiğimiz yerler ile ilgili düşüncelerimizi, ulaşım, kalacak yer gibi bilgileri paylaşmaya başladık. 2013 Aralık ayında travellerspoint’deki bloğumuzu  ayferonurseyahatnamesi.com isimli sitemize taşıdık ve paylaşımlarımıza 2009’dan beri kesintisiz devam ediyoruz. Gezerken artık küçük bir not defteri taşımayı da alışkanlık haline getirdik…

Sizi yola çıkaran motivasyonunuz ne? Yeni bir yer keşfetmek mi, alıp başını gitmek mi, kaçmak mı?

Keşfetme duygusu! Farklı kültürleri tanıma, yeni dostluklar kurma, dünyanın güzelliklerini görme merakı her an içimizi kıpır kıpır ediyor ve yollara düşme isteği uyandırıyor. Biraz da macera yanı çekiyor galiba, sınırlarımızı zorlamak hoşumuza gidiyor.

“Ağaç olup kök salmaktansa kuş olup uçmayı tercih ettik.”

Motosikletle seyahat etmek bambaşka bir motivasyon ve bambaşka bir seyahat şekli. Neden motosikletle seyahat? 

Yolda olmaktan her şekilde büyük keyif alıyoruz, ama sanki motosiklet ile gezerken kendimizi daha özgür hissediyoruz. Yol ile bütünleşip bir parçası oluyoruz. Doğanın içinde yol almak ve bunu 5 duyumuzla hissetmek ise ayrı bir keyif veriyor. 

Ekvator yolları
Ekvator yolları

Motosikletle gezmenin en büyük avantajı; geçtiğiniz ülkelerin hemen hemen bütün coğrafyasını dolaşabiliyorsunuz. Bu sayede hem ülkenin genel durumunu, kültür farklılıklarını, doğasını çok daha iyi gözlemleyebiliyorsunuz. Aynı rotayı bisikletle yapanları gördüğümüzde ise ayrı saygı duyuyoruz…

Sosyal sorumluluk da içeren bir yolculuk yaptınız, bize biraz o yolculuğu anlatsanıza, planlama süreci, yola çıkış…

Planlama süreci hem uzun hem de kısa sürdü diyebiliriz. Beyaz yakalı çalışanlar olarak yıllardır izinlerimizde fırsat buldukça yeni yerler görmeye, keşfetmeye ayırıyoruz. 2001 yılından beri de Türkiye dışında yaşadığımız için izinlerimizin çoğunu ailelerimizle geçirmeye çalıştık. İstediğimiz gibi dünyayı görmeye daha fazla vakit ayırmamız zor oluyordu. Sınırlı izin günlerinin verdiği esnek olmayan hızlı geziler ise hem yorucu hem de istediğimiz kadar doyurucu gelmemeye başladı. 2009 yılında, Güney Amerika’ya yaptığımız gezimiz esnasında kendimize daha fazla vakit ayırarak uzun süreli bir gezi yapma düşüncesi olgunlaştı. Her ikimizde de bu yönde yeşeren düşünce dünya seyahati yapalım diyerek gelişti.

2013 yılından sonra motosiklet ile yaptığımız gezilerden aldığımız keyif karşısında bu planımıza motosikleti  de dahil ettik. ABD’de yaşadığımız için Kuzey, Orta ve Güney Amerika’dan başlayıp daha da fazlasını umut ettiğimiz bir macera fikri oluştu. Bu sırada benzer rotayı yapan veya yapacakları da izlemeye aldık. Çeşitli gruplara üye olarak bilgiler topladık. İş ile ilgili şartların uygun duruma gelmesi ve sağlık ile ilgili bir sorunumuzun olmaması bizi daha fazla gecikmeden bu planı devreye almaya itti. 2015 yılının ortalarında verdiğimiz karar ile 2016 Temmuz ayında yola çıkmayı hedefleyip planladığımız tarihten 1 hafta sonra yola çıktık. 

Atacama Çölü
Atacama Çölü

Gezi öncesinde; sağlık, aşılar, sigortalar, ev eşyaları, araba satışı, seyahat için gerekli malzemeleri temin etme, banka hesaplarını ayarlama, motosikletin eksiklerini giderip bakımını yaptırma, gezi esnasında düşündüğümüz sosyal yardım projesi ve Onur’un iş yerinden ayrılması gibi birçok konuyu organize etmemiz gerekti.

Bloğumuzda bu gezi için yaptığımız bütün hazırlık aşamaları ile ilgili “Hazırlıklar diye bir bölüm var, orada uzun uzun anlattık. Daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyen arkadaşlara bu yazıları okumalarını tavsiye ederiz.

Yolculuğumuzu daha anlamlı hale getirebilmek için bir sosyal sorumluluk projesi ile birleştirmek istedik. Her an burun buruna olduğumuz omurilik felci riskine karşı hem dikkat çekmek hem de bir nebze de olsa onların seslerini duyurabilmek için Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğinin Akülü Tekerlekli Sandalye kampanyasına destek verdik. Hem web sitemizden elde ettiğimiz reklam gelirlerini bağışlayarak hem de takipçilerimizin cep telefonlarından gönderdikleri mesajlar veya banka bağışları ile maddi destek yaratmaya çalıştık. Umarız umut olabilmişizdir…

Gittiğiniz yerler arasında sizi en çok etkileyen yer neresi oldu ve neden? 

Sevil, bu soruyu cevaplamak zor olacak. Her yerin kendine has bir dokusu var, geçtiğimiz her ülke bize bir şekilde dokunmayı başarıp hafızalarımızda güzel izler bıraktılar. İnsanları, doğası, kültürü ile Meksika, Guatemala, Nikaragua, Peru, Kolombiya, Ekvador, Brezilya, Alaska, Avrupa’da İrlanda beklentimizin çok daha fazlasını sundu.

Ama tek bir kıta var ki eğer gidememiş olsaydık çok üzülürdük. Antarktika’da rüya gibi geçen 12 günün sonunda hislerimizi anlatacak kelime veya kelimeleri bulmakta zorlanıyoruz. El değmemiş görselliğinin büyüleyici güzelliğini izlerken zaman sanki duruyor. Sessizliğin ortasında sessizliğin sesini dinlemek müthişti… Beyaz kıta anlatılmaz yaşanır diyoruz…

Bugüne kadar seyahatlerinizde başınıza gelen en ilginç olay neydi? Eminim çok vardır, belki birkaç hikaye anlatırsınız bize.

İlginç çok anımız var ama bu gezimizde iki insan cesaretleri ile bizi o kadar çok etkiledi ki onlara yer vermek isteriz. Hem yola çıkmak isteyeceklere de belki cesaret verip ilham olurlar…

İlki Marko, kendisi ile Anchorage-Alaska’da Harley Davidson’ın kamp alanında tanıştık. Marko, aslen Romen ama Avusturya’da büyümüş ve 2009 yılından beri motosikleti ile dünyayı geziyordu. Gezisinin sonunda yani 2017 yılında 280.000 km yapmış olacaktı. Buraya kadar her şey normal gelebilir ama onu diğer motorculardan daha cesur yapan; sağır ve konuşamıyor olması. Sizce de müthiş değil mi? Dil bilmiyorum nasıl anlaşırım diye tek başına farklı bir ülkeye gitmeye cesaret edemeyenler için Marko’dan güzel örnek olabilir mi? Yapacağımız rotada bulunduğu için akşam bize müthiş işimize yarayacak bilgiler verdi. Nasıl dikkatli olmamız gerektiği, motoru hangi ülkeden geri gönderirsek daha uygun olur vs. Anlaşmak için duymak veya aynı dili konuşmanın ne kadar önemsiz olduğunu beden dilinin her kapıyı açabileceğini bize bir kez daha hatırlattığı için Marko’ya teşekkürler…

İkinci kişi ise; Kuzey Carolina’da yaşayan ve bizimle aynı rotayı yapan Ken. Onur, motor bloglarında kendisi ile tanışmış ve gezinin bir bölümünde bir şekilde denk geleceğimizi tahmin ediyorduk. Ken, bazı aksilikler yüzünden gezisine bizden biraz geç başlamak zorunda kaldı. Maalesef aksilikler yol boyunca da peşini bırakmamış. Dawson şehrine geldiğimizde Watson Lake’de olduğunu ve iç lastiğe ihtiyacı olduğunu öğrendik. Olduğu bölgede istediği iç lastik bulunmadığından, Whitehorse şehrinde bulunan bir motor mağazasından sipariş vermiş ve onun için uğrayıp alıp alamayacağımızı sordu. Tabii ki neden olmasın, Watson Lake zaten dönüş yolumuzda bir gece de orada kalırız hem de Ken’e yardımımız dokunur diye hiç tereddüt etmeden kabul ettik. Bu arada Ken ile iletişimimizin sadece yazışarak olduğunu belirtelim, hiç telefonda konuşmamıştık. Karşılaştığımızda ikinci sürpriz de Ken oldu. 10 gün içinde ikinci sağır motorcu ile tanışmış ve ufkumuzu açan yeni dostlar edinmiştik. Her ikisini de yürekten takdir ediyor ve sorunsuz geziler diliyoruz.

Onur ve yolda tanıştıkları Ken
Onur ve yolda tanıştıkları Ken

Gezimizin bir diğer güzel sürprizi de Türkiye’den çıkmış en uzun süreli bisikletle yolda olan Gürkan Genç ile tanışmamız ve onunla itfaiyede kalışımız oldu. Şili’nin Temuco şehrine yaklaştığını öğrenince biz de sırf onu görmek için rotamızı biraz değiştirip Temuco şehrine çevirdik. Gürkan ile haberleşmek için durduğumuz benzin istasyonunun önünden birkaç dakika sonra Gürkan’ın geçmesi güzel denk geldi. Biraz ayak üstü sohbetten sonra “nerede kalacağız” dedik, kamp yapacak yer yakında yok. O zaman itfaiyede şansımızı deneyelim diye Gürkan fikir attı. Orta ve Güney Amerika’da özellikle bisikletli gezginleri itfaiyelerin lojmanlarında veya bahçelerinde yer olması halinde ağırladıklarını biliyorduk ama motosikletli gezginlere konaklama konusunda her yerde yardımcı olmuyorlar. Takıldık Gürkan’ın peşine, şansımıza yer yoktu ☹. Ayrıca diğer binalarından izin almak gerektiğini söylediler. Aslında gittiğimiz itfaiyedeki görevli ekip o kadar sıcak karşılayıp kalmamızı istediler ki izin konusunda yapacakları bir şey yoktu. Gürkan bu konuda biraz ısrarcı davranıp merkezden izni kopardı. O arada diğer taraftaki ekip kendi odalarını boşaltıp bize yer ayarlamışlar. Akşam yemeği ve Gürkan’ın doyamadığımız keyifli sohbeti sonrası “hadi artık yatalım” dediğimiz sırada itfaiyenin sinyalleri çalmaz mı. Ekipten biri geldi hadi aşağıya diye, biz bu arada ne oluyor anlamadık. Bir yerde yangın mı çıktı derken meğerse itfaiye ekibine kabul edilen yeni elemanlara hoş geldin kutlaması varmış. Tabii sulu birazcık 😊 gecenin bir vakti hava iyice serinlemiş ve yeni elemanlar itfaiye hortumları ile ıslatılarak ekibe kabul edildi. Yeni itfaiyecilere hoş geldin deyip biz de uykuya çekildik. Hem Gürkan ile çok keyifli bir akşam geçirdik hem de hayatımızdaki ilk itfaiyede kalış deneyimimizi yaşadık. Bizi misafir eden Temuco itfaiyesindeki ekibe de çok teşekkürler. Bambaşka ve güzel bir deneyim oldu .

En merak edilen konulardan biri, bu kadar çok seyahat etmek için değirmenin suyu nereden geliyor?

En sevdiğimiz soruyu yine sevdiğimiz bir atasözü ile cevaplayalım; “taşıma su ile değirmen dönmez” tabii ki çalışarak 😊. İkimiz de Türkiye’de iyi konumlarda çalıştık ve hem gezip hem de birikim yapabildik. Daha sonra Onur’un ABD’de iş hayatına devam etmesi ve kazancının dolar olması bizim için artı oldu. Minimal yaşantımızdan hiçbir zaman vazgeçmedik ve lüks araba, büyük ev derdine düşmedik. Bizim için zenginlik; gördüklerimiz, yaşadıklarımız, yüreklerimize dokunan dostlar ve anılarımız…Eşya, mülk yerine anı biriktirdik. Evimizi kapatalı neredeyse iki yıl oldu ve bir motosikletin alabileceği kadar eşya ile yaşamaya devam ediyoruz. Seyahat sevgisi yanında tutumlu olmayı da getirdi. Birikim yaparken nelere dikkat ettik hepsi bloğumuzda yazıyor…  

Bende alıp başımı gitmek istiyorum diyenler için tüyolarınız, önerileriniz var mı?

Ön yargılarından ve korkularından sıyrılıp ilk adımlarını atmalarını tavsiye ederiz. Gezdikçe özgürleşecekler… Eğer uzun süreli bir geziye çıkmayı düşünüyorlarsa; neden yola çıkmak istediklerini tartıp kafalarında birkaç plan yapmayı unutmasınlar. Yolda her şey istediğiniz gibi olmayacak. Yol şartları bazen zorlayacak, bazen umduğunuzdan kolay geçecek. Kendimizden örnek verecek olursak; ilk defa uzun süreli bir motosiklet gezisine çıkacaktık ve yolun bize neler getireceğini tahmin edemiyorduk. Ya motosikletle yolda olmaktan düşündüğümüz gibi keyif almazsak ya da motosiklette giderilemeyen bir sorun olursa ne yapacaktık? Sağlık sorunu olmadığı sürece gezimizden vazgeçmeye niyetimiz yoktu. O yüzden sırt çantası ile yola devam ederiz diye B planımızı baştan belirlemiştik. Her zaman birkaç plan iyidir.

Motosikletle seyahat etmek isteyenlere özel önerileriniz var mı?

Motosikletli gezginlere tavsiyemiz; doğa ile daha fazla içiçe olmaları ve motosikletiniz küçük büyük demeden yanınıza kamp malzemelerinizi alarak kendilerini doğaya bırakmaları. Eminiz bir süre sonra çok daha uzun gezileri planlıyor olacaksınız.

Bizi en iyi motive eden Paulo Coelho’nun iki sözü umarız sizi de motive eder 😊.

“Güle güle diyebilecek kadar cesursan; hayat seni, yepyeni bir MERHABA ile ödüllendirecektir.”

“Bir gün kalkacaksınız ve hep hayal ettiğiniz şeyleri yapmaya vakit kalmamış olacak. Şimdi tam zamanı. Harekete geçin!”

Son olarak benim klasik sorum; “çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?

Bu soruya bizim de klasik cevabımız; ikisini birlikte yapan en iyi bilir 😊. Önce okuyup sonra okuduklarınızı yerinde gözlemlemek ve kendi deneyimlerinizi de katarak paylaşmak daha da faydalı olmaz mı? Okuyalım, gezelim, görelim ve paylaşalım!

Ayfer ve Onur’a samimi cevapları, cesaretleri ve dostlukları için tekrar teşekkür ederim. Onları takip etmek isterseniz aşağıdaki hesaplarını takibe alabilirsiniz.

Bu röportajdan keyif aldıysanız diğer gezgin röportajları sayfalarına da bir göz atın.

Yolda kalın!

"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?" diyerek yola çıktım, hala cevap arıyorum. Hayallerimin peşinden yolculuklara çıkıyor, deneyimlerimi blogumda, gazete ve dergilerde paylaşıyorum. Gezmeyi, okumayı, yazmayı ve hayal kurmayı seviyorum.

Yorumunuzu Yazın