Ülkemizdeki tematik yürüyüş yollarının sayısı her geçen gün artıyor. En bilindik Likya Yolu’nun peşinden Karia Yolu, Frig Yolu, Efes-Mimas Yolu gibi yeni yolların işaretlemeleri de bitirilip turizme açılıyor. Doğa yürüyüşlerini ve kültür gezilerini sevenler için, tarih ve doğa dolu geziler için alternatifler artıyor. Frig Yolu toplam 506 kilometrelik yürüyüş rotası ile tamamını yürümek isteyenler için neredeyse 20 günlük bir aktivite, benim gibi üç günlük bir gezi ile de hem Friglerden kalan önemli eserleri görebilir, hem de Antik Frig Yolu’nun belli bölümlerini yürüyebilirsiniz.
Frig Yolu Rotaları
Frig Yolu, diğer temalı yürüyüş yollarından farklı olarak tek bir hat üzerinde bulunmuyor. Yolun kesişme noktası Friglerin dini merkezi olan Midas şehri, Midas merkezli üç ayrı kolda yürüyüş rotaları bulunuyor.
Frig Yolu Rota 1
Afyonkarahisar (Seydiler-Yazılıkaya): Afyonkarahisar rotası toplam 140 km’lik yürüyüş parkuruna sahip.
Frig Yolu Rota 2
Kütahya (Yenice – Yazılıkaya): Kütahya rotası 147 km’lik yürüyüş parkuruna sahip.
Frig Yolu Rota 3
Eskişehir – Ankara (Yazılıkaya-Gordion): Eskişehir rotası 219 km yürüyüş parkuruna sahip.
Frig Yolu hakkında daha detaylı bilgi almak için Frig Yolu yürüyüşü yazıma da göz atabilirsiniz.
Asmainler Vadisi Üzerinden Büyük Yayla Gölü
Ben üç günlük seyahatimde Afyonkarahisar ve Eskişehir rotalarından bölümler yürüme imkanı buldum. İlk yürüyüş parkurumuz Asmainler Vadisi üzerinden çam ormanları içinde bir yoldan Ballıkayalar’ı görerek Büyük Yayla Gölü’e ulaşan yaklaşık 24 kilometrelik bir yürüyüş yolu idi.
Türkmen Dağları’nın lavlarının etkisi ile karstik bir yapıya sahip olan bölgede bolca farklı kaya oluşumları var. Yerel halk da bu kayalara farklı isimler vermekten geri kalmamış elbette 🙂 Tabanca Kayası da bunlardan bir tanesi. Kayanın çevresinde antik yerleşimler ve ibadet yerleri olduğu anlaşılan yerler de yer alıyor.
Ballıkayalar ise büyük bir kayalığın içinde pek çok mağara sisteminden oluşan doğal bir yerleşim yeri. İsminin Ballıkayalar olmasının nedeni ise kayalara yuva yapan arılar imiş, buradaki arı yuvalarından bal toplanırmış eskiden. Şimdi ne arılardan ne de ballardan geriye pek birşey kalmamış.
Ballıkayalar’dan sonraki durağımız ise bir çeşme başı. Frig Yolu’nu sırtçantanızı sırtınıza alıp çadırla yürümeniz mümkün. Belli bölgelerde de çeşmeler var, hem otlak hayvanları hem de yolu kullanan yürüyüşçüler için durak noktası. Bu çeşme başı aynı zamanda Büyük Yayla rotasının da dönüş noktası, biz de buradan Büyük Yayla yönüne doğru dönüyoruz. Neyse ki tabebelarla kolayca yönümüzü bulabiliyoruz.
Büyük Yayla’ya varmadan önce Fethiye Roma-Bizans Kaya Mezarları yolumuza çıkıyor. Bu bölgede Friglerden sonra yaşayan Roma ve Bizans’tan da çok fazla tarihi kalıntı bulunuyor. Büyük Yayla Gölü’ne kadar yine yemyeşil bir yayladan ilerleyerek kapanışı gölde yaptık. İlk gün için oldukça iddialı bir şekilde 24 kilometre yürümüş olmama rağmen Afyon’dan beklemediğim güzellikle bir doğa içinde bu yürüyüşü bütün yorgunluğa değmişti.
İhsaniye Rotası Göynüş Vadisi ve Midas Şehri
İkinci gün Göynüş Vadisi’nde yer alan Aslantaş ve Yılantaş’ın yer aldığı Frigya’nın en büyük nekropolünün olduğu bölge ile rotamıza başladık. Aslantaş ve Yılantaş figürlerinin bulunduğu mezarlarda yatanların kimler olduğu bilinmese de önemli kişiler olduğu sanılıyor.
Bir sonraki durağımız ise Peribacaları, evet yanlış duymadınız Afyon’da da peribacaları var. Antik Frig Yolu üzerinde yer alan bacalarının arasından eski atlı tekerlekli arabaların geçtiği yolları görmek mümkün. Bir zamanlar o yollardan geçenleri hayal etmek bile oralara gitmek için yeterli.
Frig Yolu’nun önemli yerlerini gördükten sonra yürüyüş yolumuza geri dönüyoruz. Bu kez yolumuz göller, dereler ve çam ormanları arasından ilerliyor. Arada bize koyun sürüleri veya kaya mezarları da eşlik ediyor.
Günü Frigya’nın en önemli noktalarından birinde Midas şehrinde bitiriyoruz. Yazılıkaya, Kırkinler Mağarası, Sunaklar, Sarnıçlar derken tarih ve doğayı doyasıya içimize çekiyoruz.
İkinci gün yürüyüşlerimiz yaklaşık 20 kilometreyi buldu. Farklı pek çok noktada tarih ve doğanın tadını çıkardığımız yolculukta artık geriye bir güncük kaldı.
Avdalaz Kalesi, Metropolis ve Ayazini Köyü
Gezimizin üçüncü ve son günündeyiz. Bu kez yürüyüş başlangıç noktamız Ayazini Kalesi. Tabii ki burası bildiğiniz kalelere benzemiyor, yine bir kaya oluşumu ve içine oyularak yapılmış bir kale. Kaleden Avdalaz Vadisi’ne doğru devam ediyoruz.
Dere içinden devam eden yürüyüş yolumuz Avdalaz Metropolis’te (yerleşkesinde) son buluyor. Burası kayıtlara geçen ilk alaturka tuvaletin bulunduğu bir yerleşim alanı. Bölgede ibadethaneler ve nekropol alanı da yer alıyor. Ne yazık ki buraya araçla ulaşım olması nedeniyle yerleşke önünde ateş yapan piknik yapanların çöpleri ile karşılaşıyoruz önce.
Ayazini Köyü’nün içinden kısa bir yürüyüşle kiliseye ulaşıyoruz. Bu kilise de yekpare kayaya oyulmuş, türüne az rastlanır bir kilise. Ayazini Köyü’nden teyzelerle biraz hoşbeş ediyoruz, çok misafirperverler hemen “kaya mezarlarını da görün”, “aşağı çeşmenin suyu daha soğuktur” diye bize yol gösteriyorlar.
Köyde yaptığımız gezinin sonunda Şerife Teyze’nin yerinde bir gözleme molası vermemek olmazdı elbette. Gözleme ve katmer ile karnımızı doyurduktan sonra ne yazık ki yolumuzun da sonuna gelmiş olduk.
Frig Yolu henüz çok bakir ve keşfedilmemiş, hala popüler olmamışken gidip görmenizi şiddetle tavsiye ederim. Kendisini Frig Yolu’nun tanıtımına adamış olan ve benim de buraları keşfetmemi sağlayan sevgili Murat Şen’e tekrar teşekkürler. Siz de Frigya’yı keşfetmek isterseniz Murat ile iletişime geçebilirsiniz.
Murat Şen instagram hesabı: instagram.com/frigya_yolcusu
—
Seyahatlerimi anlık takip etmek isterseniz instagram hesabıma göz atabilir, videolu içeriklerim için youtube kanalıma abone olabilirsiniz.
Yolda kalın!