Hafta sonu yüzdeyüz yerli şarap üreticisi olan Pamukkale Şarapları‘nın davetlisi olarak Denizli’nin Güney ilçesine yılın ilk bağbozumu için davetliydim. Gezi bloggerları, şarap tadıcıları, gurmelerden oluşan 20 kişilik bir grup ile Pamukkale Şarapları’nın sahibi olan Tokat Ailesi’nin misafiri olduk. Muhteşem ev sahiplikleri için kendilerine tekrar teşekkür ederim.
Siz de benim gibi şarapseverseniz bence okumaya devam edin.
Anavatanı Orta Anadolu olan şarap yüzyıllardır ülkemizin topraklarında üretiliyor ve tüketiliyor. İlk üreticilerinin Hititler olduğu söyleniyor. Hala ülkemizde pek çok bölgede üzümlük şarap üretiliyor, yerli şarap imalatçıları yerli şaraplarımızı üretmek için emek veriyor.
Pamukkale Şarapları
Pamukkale Şarapları’nın varlığından birkaç yıl (daha da fazla olabilir) arkadaşımın “Carrefour’dan bir şarap aldım 10TL’ye tadı da acayip güzel, tam sofra şarabı. Kesin denemen lazım” demesi ile haberdar oldum desem yalan olmaz. Bahsi geçen şarap Pamukkale Şarapları’nın Sava markalı ürünü idi. O günden sonra ne zaman Carrefour’dan alışveriş yapsam çantama bir Sava atmaya başladım.
Neyse konumuza yani Pamukkale Şarapları’na geri dönelim.
Pamukkale Şarapları, Denizli’nin Güney ilçesinde bir aile işletmesi olarak 1962’de kurulmuş. Tokat Ailesi’nin en büyük kardeşi olan Fevzi Tokat memleketindeki şarap potansiyelini değerlendirmek için 100.000 litre üretim yapacak şekilde kurmuş aile şirketini. Şaraplık üzüm yetiştirmek için Türkiye’deki en uygun bölgelerden biri olan Güney bölgesi, şarapları ile ünlü Napa Vadisi ile benzer özellikleri taşıması ile de dikkat çekiyor.
Başlangıçta pek çok küçük şarap üreticisi gibi fıçılarla satış yapan aile, kardeşlerden Yasin Tokat’ın Ziraat Fakültesi Gıda ve Fermantasyon Teknolojisi Bölümünü bitirerek, şirketin üretim sorumluluğunu alması ile işler değişmiş. Yasin Bey hala işin başında, çok hoşsohbet ve esprili biri olduğunu da söylemeden geçmek mümkün değil. Şarapla uğraşan insanların ortak noktası da bu olsa gerek… Tıpkı Tokat Ailesinin diğer üyeleri gibi…
Bugün 5 milyon litre üretimi ile Türkiye’nin önemli üreticileri arasında bulunan Pamukkale şarapçılık, bölgeye yabancı üzümlerin getirilmesi, Güney ilçesinde üzümcülüğün gelişmesi için de çok çaba harcıyorlar. Sadece yurt içi pazara değil, yurtdışına da üretim yapan ailenin yine Avrupa’da kazandıkları pek çok ödül de var. Benim en sevdiğim vizyonlarından biri ise, kaliteli şarabı Türk halkına uygun fiyata sunma stratejileri.
Türkiye’nin farklı şehirlerinde kimi zaman bir kişinin kimi zaman bir ailenin o şehrin kaderini değiştirdiğine şahit olmuştum (bknz Ormana Köyü). Güney ilçesinin kaderini de Tokat Ailesi şarap üretim yatırımları ile değiştirmiş demek mümkün.
Yılın İlk Bağbozumu için Güney’e!
Bir kaç hafta önce Tokat Ailesi’nin satış ve pazarlamadan sorumlu üyesi Selda Tokat beni aradı; “Denizli’de bir bağbozumu organizasyonumuz var, katılır mısınız?” diye sordu. Konu şarap olunca davet tarihindeki organizasyonumu erteleyip bağbozumuna gitmek üzere Selda hanımla sözleştim.
Yılın ilk bağbozumu için Denizli’ye gitmek üzere sabah erkenden Atatürk Havalimanı’nda buluştuk. Bloggerlar ve Instagrammerlardan oluşan 20 kişilik ekibimiz ile yola çıktık. Önce doğru Pamukkale-Karahayıt’taki otelimize gidip Denizli yerel lezzetleriyle dolu kahvaltımızı yaptık. Aynı zamanda konaklayacağımız yer de olan Richmond Otelde kahvaltıdan sonra biraz dinlendikten sonra üzüm bağlarını görmek için Güney’e doğru yola çıktık.
Daha önce Denizli’ye çok kez gitmiştim ama yolun sapa olması ve Denizli merkezine uzak olması nedeniyle Güney Şelalesi’ni görememiştim. Güney’e giderken Güney Şelalesi’nde verdiğimiz çay molası benim için günün ilk sürprizi oldu. Yok yok, günün ilk sürprizi Denizli Çardak Havaalanı’ndan gelirken serviste içtiğimiz sabah şampanyası idi.
Güney Kasabası, Denizli’nin kuzeyinde hatta Uşak sınırına çok yakın olmasına rağmen adı neden Güney bilmiyorum. Denizli merkeze yaklaşık 1 saatlik bir yolculukla Güney’e ulaşılıyor. Güney’e geldiğimizde tabii önce hemen üretim tesislerinin olduğu Pamukkale Şarapları’nın fabrikasına gittik.
Önce Yasin Tokat, sonra da şu an üretimden sorumlu olan üçüncü kuşaktan Fevzi Tokat bizlere hem fabrikanın tarihinden hem de tüm şarap üretim sürecinden uzun uzun bahsettiler. Şarap mahzeninde yaptığımız şarap tadımları ve hele o son fıçıdan içtiğimiz kırmızı şarap yok mu, Türkiye’de dünya kalitesinde işler yapılmasından dolayı insana gurur veriyor.
Fabrikayı gezdikten sonra sıra üzüm bağlarına geldi. Pamukkale Şaraplarında üretim “Şato” yöntemi ile yapılıyormuş, yani üzümler fabrikaya yakın bağlardan alınıyor ve bağdan toplanır toplanmaz fabrikaya gelip üretim sürecine giriyormuş. Bağdan soframıza yani 😉
Bağları gezme kısmı ayrıca keyifli idi, aklınıza gelebilecek neredeyse her tür üzüm Güney platosunda yetiştiriliyor. Türkiye’nin kaliteli şaraplık yerli üzüm çeşitleri (Kalecik Karası, Öküzgözü, Boğazkere, beyaz çeşitlerden Narince gibi) ve dünyaca ünlü yabancı üzüm çeşitleri (Cabernet Sauvignon, Shiraz, Merlot gibi siyahlar; Chardonnay, Sauvignon Blanc gibi beyaz çeşitler) bu bölgede yetiştiriliyor, pek çoğunun aşısını ya da kökünü ise Tokat Ailesi getirmiş buraya.
Kendinizi Toskana Bölgesinde ya da Napa Vadisi’nde sanabilirsiniz buralarda dolaşırken. Halbuki ülkemizde en az o bölgeler kadar kaliteli şaraplık üzüm üretmek ve onları şaraba dönüştürmek mümkün. Tabii bunun için biraz da cesaret gerek, Fevzi beyde olanından…
Akşamüstü ise bizi başka bir sürpriz bekliyordu. Tokat Ailesi’nin bağ evinde uzun bir ziyafet masası, bütün gece birbirinden güzel şarapların eşlik edeceği bir yemek. Bağ evinin terasını göz alabildiğine üzüm bağlarına bakarken güneşin batımını izlemek ve övgüye layık şarapların tadına bakmak gerçekten çok keyifliydi. Selda hanım bizi Güney’in akşam soğuna karşı uyarmıştı, hava epeyce esintiliydi ama hiçbirimiz bağ evini bırakıp otele dönmek istemiyorduk. Uyku tulumlarımızı alıp o terasta uyuyup uyanmanın tadını çıkarmayı gerçekten çok isterdim, kim bilir belki bir dahaki sefere… Bağlara ve şaraplara doyamadan geç vakit Güney’den ayrılıp otele döndüğümde yüzümde şapşal bir tebessümle uykuya daldım.
Pazar günümüz Denizli’deki tarihi ve turistik yerleri gezerek geçirdik. Önce Pamukkale, yani Hierapolis Antik Kenti ve travertenler daha sonra da son yıllarda kazıları hızlanan ve önemi anlaşılan Laodikya Antik Kenti’ni ziyaret ettik. Buraları Denizli için ayrı bir yazı hazırlayacağım için detaylandırmıyorum.
Pamukkale Şarapları ile harika bir hafta sonu geçirdik. Yedik, içtik, şaraplar hakkında bol bol bilgi aldık, Pamukkale’yi tekrar gördük, sıcacık bir aile işletmesinin bir ilçeye nasıl büyük bir katkı yaptığına şahit olduk, bol bol sohbet ettik. Bir hafta sonu seyahatinden daha ne istenebilirdi ki 😉
Güler yüzü ve ev sahipliği için başta Selda Tokat olmak üzere tüm Tokat ailesine, organizasyon için Taflan Kandemir’e ve keyifli bir etkinlik geçirmemizi sağlayan tüm katılımcılara sonsuz teşekkürler.
Etkinlikle ilgili bol bol fotoğraf görmek isterseniz instagramdan aşağıdaki etiketlere göz atabilirsiniz;
#pamukkalewines #pamukkaleharvest2016
2 Yorumlar
Şehrimizi bu denli tatlı tanıttığınız için ve diğer her için teşekkürleeeeerrrr 🙂
Çok güzel bir yazı..Teşekkürler…