İşi bırakıp dünyayı keşfetmek için yola düşen bir kadın Şölen Yücel. Hindistan’dan başlayan yolculuğu onun hem dünyayı hem de kendini keşfetmesine vesile olmuş. Yolculuğu bittiğinde ise yola çıkış hikayesinden ilham alan Ejderhalar, Filler ve Öpücükler kitabı için Endonezya’nın Bali Adası’nda kısmi bir inzivaya çekilerek 5 ay geçirmiş. Şölen ile Gezgin Kadınlar Topluluğu’nun bir etkinliğinde aynı sahneyi paylaştığımız gün tanışmıştım. Pozitif enerjisi ile hemen kendini belli eden Şölen’in kitap yazdığını ise daha sonra öğrendim.
Şölen ile hem dünya turu hem de kitabı hakkında konuşmak için bir araya geldik, beni evinde misafir etti. Bu harika ev sahipliği, keyifli röportaj ve bu okumaya doyulmayan kitap için Şölen’e tekrar teşekkür ediyorum.
Şölen Yücel Röportajı
Şölen Yücel, Ejderhalar, Filler ve Öpücükler kitabının yazarı ve aynı zamanda bir gezgin! Yaklaşık 2 yıl dünyayı gezen Şölen’e sorularımı samimiyetle cevapladığı ve ev sahipliği için tekrar teşekkürler. Röportajımızı Vlog olarak izleyebilir veya daha genişletilmiş versiyonunu aşağıda okuyabilirsiniz.
Şölen, bize kendinden bahseder misin? Kimdir Şölen Yücel?
İzmir doğumluyum, Ankara’da üniversiteyi okuduktan sonra İstanbul’a taşındım. 17 yıllık profesyonel reklamcılık kariyerime 2015 yılında işi gücü bırakıp kendimi yollara vurdum.
İşi bırakıp yola çıkmaya nasıl karar verdin, bize biraz detay verir misin?
Aslında herşey benim Couchsurfing sistemine üye olmamla başladı. Seyahat etmeyi çok seviyordum ama, bu kadar düşük bütçelerle seyahat edilebileceğinin farkında değildim. Evde gezginleri ağırlamaya başlayınca, onların ne kadar düşük bütçelerle couchsurfing veya hostel konaklamaları ile ucuza seyahat ettiklerini gördükçe böyle bir dünya olduğunu farkettim. Evime her gelen konukla benim vizyonum birazcık daha açıldı.
2014 yılında ben de sırtçantalı seyahati denemek istedim ve tek başıma, bir aylığına ücretsiz izin alarak Güney Amerika’ya gittim. Güney Amerika’da muazzam zaman geçirdim ve bunu daha uzun soluklu yapmam lazım kararını verdim. O günden sonra da deli gibi para biriktirdim, gerçekten kuruş harcamadım ve 1 senenin sonunda işimden ayrıldım, eşyalarımı depoya kaldırdım, çantamı alıp dünya seyahatime başladım.
Bize yola çıkma hikayeni biraz daha detaylı anlatsana? Bir çok beyaz yakalı işten ayrılmak istiyor ama yapamıyor, sen bu kararı nasıl verdin?
Kolay bir karar değil. Bir sürü alışkanlık var, konfor alanları var. Eşyalarımı depoya kaldırmak için kolilerken çok kendimi sorguladım, hatta ağladım… Acaba çok saçma bir şey mi yapıyorum, kariyerimi çöpe mi atıyorum gibi soruları sürekli kendime sordum. İçinde biryerlerde hayatta seni bekleyen daha büyük birşeyler olduğu duygusu varsa içinde ve elindekiler sana yetmiyorsa bir adım atmak gerekiyor. Üniversiteden yeni mezun olduğumda beni mutlu edeceğini düşündüğüm şeyler; iyi bir kariyerim, iyi bir evim, pahalı giysilerle dolu bir dolap, güzel eşyalarım olsun idi. Tatillerimde Avrupa’ya gideyim, Amerika’ya gideyim bol bol alışveriş yapayım, birşey almak ay başını beklemeyeyim, mutlu ve konforlu bir hayat için yeterli kriterlerdi. Gerçekten istediğin şeylerin bunlar olmadığını anlamak için onlara sahip olmak gerekiyor herhalde, bunlara sahip olunca mutluluğun burada olmadığını anladım. Bunları bırakma cesaretine sahip olmak ise asıl mesele. Uzun çalışmalar, reklamcılık kariyerim olmasa o maddi birikimi yapamazdım. Hayatta herşeyin bir nedeni var…
Biraz da kitabından bahsedelim, Ejderhalar, Filler ve Öpücükler kitabı ne anlatıyor, bize anlatır mısın?
Kitap aslında Nisan adında bir kadının yola çıkma hikayesi. Nisan, hayatı altüst olunca uzun yıllar önce hayalini kurduğu dünya turunu gerçekleştirme hayalini gerçekleştirmeye karar veriyor. Nisan konfor alanına düşkün, marka giyinmeyi seven, plates yapan, “kokoş” bir beyaz yakalı diyebileceğimiz bir kadın. Tüm bunları bırakıp sırt çantası ile Hindistan’dan bir yolculuğa başlıyor. Kitap Nisan’ın hem Asya’ya hem de kendi içine yaptığı yolculuğunu anlatıyor.
Bu kitabı tür olarak nasıl isimlendiriyorsun, gezi kitabı mı roman mı?
Bu bir yolculuk romanı.
Kitapta geçen olaylar senin kendi yol hikayelerin mi, yoksa kurgu mu? Herkesin kafasındaki soru: Nisan sen misin?
Öncelikle Nisan ben değilim 🙂 Nisan’ın hayatında da bana dair pek bir şey yok. Nisan’ın seyahati boyunca yaşanan bazı olaylar gerçek. Karakterleri şekillendirirken gerçek hayatta karşılaştığım ve ilham aldığım insanlar var. %60 kurgu, %40 gerçek diyebiliriz.
Ejderhalar, Filler ve Öpücükler kitabının devamı gelecek mi? Nisan’ın yolculuğu devam edecek mi?
Bu kitabın devamı gelecek ama Nisan olmayacak. Bu kitabı yazmaya başlarken bir üçleme yapmayı planlamıştım, dünyayı adımlayan kadınlar diye bir üçleme olmasını istiyorum. İlki Asya’da Nisan’ı anlatacak, ikincisi başka bir kadın karakterin Güney Amerika macerası olacak. Nisan’dan yine haber alacağız, neler olduğunu belki öğreniriz, henüz yazılmadığı için söylemesi zor 🙂 Niyetim iki karakteri birbirine bağlamak.
Yeni kitabın zamanı belli mi?
Niyetler Kasım’a kitap fuarına yetiştirmek, yayıncım Kasım’a yetiştirmemi istiyor 🙂
Dünya seyahatine geri dönersek, yola çıkmadan önceki Şölen ile yola çıktıktan sonraki Şölen arasında ne değişti?
Eskisi kadar tüketmiyorum artık, bu önemli bir değişiklik benim hayatımda. Daha minimal ve az sayıda eşya ile yaşıyorum ve bundan da çok memnunum. Dünyaya dair algım ve farkındalığım arttı. O kadar uzak coğrafyaları buradan anlamak çok kolay değil, gidip yaşayınca insan oradaki koşulları, insanların ne kadar zor şartlar altında hayatta kalmaya çalıştığını görünce biraz şımarık olduğumuzu fark ettim. Çok rahat içinde yaşıyoruz. Balili Türkiye’de çalışmış bir arkadaşım var, “Türkiye’de siz kadınların herşeyi var, çamaşır makinanız, bulaşık makinanız, arabanız var, ama yine de çok mutsuzsunuz, ben anlamıyorum neden bu kadar mutsuz olduğunuzu” demişti. Herşeyi olan insanlar hep daha fazlasını istiyor, mutluluğun onlarda olmadığını da keşfedemedik. Gerçi şimdi kişisel gelişim sektörü bu tarafa doğru yöneliyor, nefes terapileri yogalar gibi… Biraz da buraya para harcayalım diyenlerin umarım işine yarıyordur 🙂
Yolda en çok seni zorlayan ne oldu? Yemekler mi, yanlızlık mı, veya başka birşey?
Yemek konusunda çok zorlandığım ülkeler oldu. Filipinler ve Vietnam’da bayağı aç kaldım, o kokulu balık soslarından midem bulanıyordu artık. Ama bir şekilde adapte oluyorsun ve yiyecek illaki birşeyler buluyorsun.
Zihnen çok yoruldum, en çok orada zorlandım. Seyahatin altıncı ayından sonra artık her gün yeni bir yer görmek, yer değiştirmek… Beyniniz sürekli uyarılıyor, bu çok güzel birşey ama bir yerden sonra kafan almamaya başlıyor. Aslında belki 6 ay gezip sonra 1 ay biryerde durup dinlenmek daha iyi olabilirdi. En uzun Bali’de 3 hafta durdum, Asya’yadaki 10 ayında sonunda Endonezya’nın da yorgunluğunu atmak için Bali’de dinlendim, gezecek de dermanım kalmamıştı 🙂 Güney Amerika’da da programım çok sıkıştı bir anda. Peru’da soyuldum, pasaportum çalındı, orada daha uzun süre kalmam gerekti ve noelde Ekvator’da olmak için planım vardı. Yine bir koşuşturma halinde gezmek zorunda kaldım.
Ne kadar uzun gezersek gezelim zaman baskısı üzerimizde hep var sanırım?
Ben bir noktadan sonra burayı da görmeyivereyim, bir sonraki gelişimde gezerim demeye başladım. Ama ilk üç ayım heryeri görmeliyim şeklinde geçti, ama farkına vardım ki mümkün değil. Türkiye’de heryeri gördük mü? Görmedik, gittiğimiz ülkede de heryeri gezemeyeceğimizi kabul etmek lazım. Asya’da birçok yerde vize 30 gün, o yüzden zaman baskısı var zaten.
Bu kadar yer gezdin, en sevdiğin yer neresi?
Bali. Endonezya’yı çok seviyorum gerçekten. Orada dil kursuna da gittim, birazcık konuşuyorum. Tayland’ı çok seviyorum, özellikle kuzeyini. Güney Amerika’da Ekvator en sevdiğim ülkelerden biri oldu.
Bundan sonrası için bir planın var mı?
Bir plan değil ama şu an freelance olarak çalışıyorum, reklam yazarlığı ve çeviri yapıyorum. Bir yandan da dünyayı gezerken takılar toplamıştım, onları sattığım bir işim var. Oradan da biraz gelirim var. Çok büyük konuşmamak lazım ama 9-6 bir hayata dönmeyi düşünmüyorum. Bir ayağım Türkiye’de olacak şekilde gezilerimi finanse edebilmek istiyorum.
Yazın 1 aylığına tekrar Bali’ye gidiyorum, kışı Asya’da geçirmek gibi bir niyetim var. Artık gelip anahtarımla kapımı açabileceğim burada bir evim olsun, kirlileri çamaşır makinasına atayım ve şu kanepede uzanayım istiyorum 🙂 Daha uzun gezebilen insanlar var, çok takdir ediyorum ama şu an bendeki yorgunluğu gerçekten tarif edemem 🙂
Dünyayı gezmek, ben de çantamı alıp çıkmak istiyorum diyenlere önerilerin var mı?
Var, çıkın, ne duruyorsunuz 🙂
Önceliklerini iyi belirlesinler. Ben seyahat etmeye karar verdiğimde dışarda yemek yemeyi, taksiye binmeyi bırakmıştım. Gidip aynı pantalonun üçüncü rengini alacağınıza o parayı kenara koyun. Ne kadar para biriktiğine inanamazsınız… O ufak tefek görünen masraflar, 15-20 lira ne olacak dediğiniz şeyler uzun vadede büyük bir yekün tutuyor. Sizi bir Asya ülkesinde rahat rahat bir ay geçirmenizi sağlıyor. Gerçekten yola çıkmak istiyorsanız önceliklerinizi iyi belirleyin ve para biriktirin.
Ben bedava gezilir diyenlere çok inanmıyorum. 20’li yaşların başında bir cesaret cebinde 100usd ile yola çıkarsın belki ama bizim yaşlarımız için çok zor. İnsan biraz kendini güvende de hissetmek istiyor. Bir de gittiğim yerlerde görmek istediğiniz yerler için de paraya ihtiyaç var. Bugün Angkor Wat’a girmek 30usd, dolar olmuş 4,5tl. Biraz cebinizde para olsun, yaradana sığınıp çıkmayın 🙂
Son soru: Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?
Biri diğeri olmadan çok eksik kalır. Sadece teori veya sadece pratik yetmiyor. Ben çok okuyan biriyim ama bazı şeyleri oraları görmeden anlayamadım, ama bilmeden gezmenin de bir manası yok. Okumadan giderseniz Angkor Wat sizin için bir taş yığınından farksız olur, Tac Mahal sadece beyaz bir bina olur… O yüzden hem okuyan hem gezen bilir, ikisi birbirini çok güzel tamamlıyor.
Bu güzel röportaj için Şölen’e tekrar teşekkür ederim.
Ejderhalar, Filler ve Öpücükler kitabını satın almak isterseniz bu linke tıklayabilirsiniz.
Röportajı beğendiyseniz Youtube kanalıma abone olabilirsiniz; Çok Okuyan Çok Gezen
Günlüklerimi ise instagramdan takip edebilirsiniz; Çok Okuyan Çok Gezen