Yeni yerler keşfetmek hayatımın bir parçası. Bu yerler kimi zaman yurtdışında kimi zaman ise yurtiçinde oluyor. Hatta yurtdışından daha fazla ülkemin güzelliklerini keşfetmeye çalışıyorum ve hala keşfetmediğim güzelliklerini bulunca çok mutlu oluyorum. Günlerden birgün, “Ormana Köyü‘nü hiç duydunuz mu” diye bir mesaj aldım. Duymamıştım ve mesajı atan, daha sonra Ormana Active‘in genel müdürü olduğunu öğrendiğim Tolga Özgüven bana fotoğraf ve videolarını gönderince tam benlik bir yer olduğunu anladım. Doğa, yöreye özgü düğmeli evler, dağlar, yemyeşil ovalar ve oğlaklar 🙂 Kısa süre sonra Ormana Active’in davetlisi olarak Ormana’ya gitme planı yapılmıştı bile.

Ormana Köyü

Eğer hafta sonlarınızı şehirde geçirmek istemiyor ve benim gibi ilk fırsatta kendinizi doğaya atıyor, farklı deneyimler yaşamaktan keyif alıyorsanız Ormana tam da aradığınız yer olabilir.

Biz de hafta sonu için yapmıştık planımızı. Cumartesi sabah 06:45 uçağı ile İstanbul’dan Antalya’ya uçtuk. Havaalanında bizi Tolga ve Muhittin abi karşıladı ve Toroslar’daki Ormana Köyü’ne doğru yola çıktık.

Ormana’ya Nasıl Gidilir?

Ormana, eğer araçla gidiyorsanız; Antalya havaalanından 2, Antalya merkezden ise 2,5 saatlik mesafede. Köyü giden 2 yol var; birincisi biraz daha ana yol, ikincisi dağ yolu. Her iki manzara da müthiş olmakla birlikte eğer dağ yolundan giderseniz Oymapınar barajının manzarasını, Evga patlıcanlarının yetiştiği köyün ve vadinin muhteşem manzaralarını görebilirsiniz.

Ormana Köyü’ne gitmek için;

  1. Araç Kiralayabilirsiniz. Antalya’dan önce Manavgat sonra Akseki sonra da Ormana Köyü tabelalarını takip ederek bulabilirsiniz. Tavsiyem, eğer yaylalara çıkacaksanız yerden yüksek bir araç kiralamanız olur.
  2. Eğer Ormana Active’de kalıyorsanız, havaalanı transferi için onlardan yardım alabilirsiniz. Transfer dışında Ormana’da geçirdiğiniz süre boyunca yapılacak aktiviteler için de size eşlik ve rehberlik edip bütün ulaşım ihtiyaçlarınızı karşılayabilirler. Konaklama, rehberlik ve ulaşım dahil fiyatlar için Ormana Active ile iletişime geçerseniz ihtiyacınıza özel çözümler sunacaklardır.
  3. Antalya otogarından Ormana Köyü’ne gelen minibüsler var. Hergün 4-5 sefer yapıyorlarmış. Tabii plan yaparken bu minibüslerin tüm dağ köylerinde durduğunu hesaba katmanız lazım.

Biz şanslı olduğumuz için ikinci grupta idik. Havaalanından çıkıp dağ yolunu izleyerek ve her fırsatta durup fotoğraf çekerek Ormana’ya ulaştık.

Ormana Active’e ulaştığımızda ise harika bir kahvaltı bizi bekliyordu. Eeee biz de kurt gibi acıkmıştık zaten 😉

Ormana Köyü ve Ormana Active Hakkında

Ormana Köyü eski bir yörük köyü imiş, ancak bunlar göçerlikten yerleşik hayata geçmiş yörükler yani Manavlar, köy Torosların içinde Manavgat çayını besleyen derelerin etrafında kol gezdiği; çam, katran ve sedir ağacı gibi endemik türleri barından, ülkemizde nadiren karşımıza çıkan “güzel” köylerden biri. Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı bu köy yörenin tipik mimarisi olan yığma taştan yapılmış olan düğmeli evlerin de yoğun olarak bulunduğu birkaç köyden biri. Ormana Köyü, aynı zamanda, antik Yunan’dan kalan ERYMNA antik kentinin de kurulduğu yer.

Ormana Köyü ve Ormana Active Hakkında

Sarp doğası nedeniyle tarıma çok uygun olmayan köyde hayvancılık, özellikle de keçi çobanlığı yoğun olarak yapılsa da köy çok fazla göç vermiş. Ama güzel olan kısım şu ki Ormanalılar köylerini unutmamış.

Köyde yaşayan sayısı az olsa da göç edenler köye destek vermekten hiç vazgeçmemiş. İşte Ormana Active de böyle ortaya çıkmış. Eğitimlerini yurtdışında almış, uzun yıllar İstanbul’da yaşamış olan Özgüven ailesinin köye dönüş projesi Ormana Active. Ormana Köyü’ndeki düğmeli evlerden birini restore edip butik otele dönüştüren aile üyeleri, otel ile sınırlı kalmayıp Ormana Active projesi kapsamında alternatif tatil arayanlar için türlü doğa sporları için de olanaklar sağlamaya başlamışlar. Ayrıca Ormana’nın tanıtımı için kurulan vakıf ile de sadece kendileri için değil bölgenin kalkınması için de öncü olmuşlar. Ormana Köyü ve çevresinde alternatif turizmin gelişmesi için yatırımlarına devam eden aile, köyde 2 evin daha restorasyonunu yaparak onları da otel olarak hizmete açıyor. Ormana Active bünyesinde; 3 adet butik otel (Berberoğlu evi, Doğan konağı ve Aktepe evi) ve 2 restoran bulunuyor (Berberoğlu evi ve Sinat tepesinde)

Ormana Active’e gelerek;

  • Sadece kahvaltı etmek, öğle yada akşam yemek için gelebilirsiniz. Yöresel malzemelerden çok lezzetli yemekler yapıyorlar, fiyatlar da gayet uygun. Yemekler konusunda da çok iddialılar.
  • Düğmeli evlerde tamamen eski hali korunmuş odalarda konaklayabilirsiniz.
  • Yukarıdakileri de dahil ederek rehberli bir Ormana gezisi organizasyonu yapabilirsiniz.

Çalışanların tamamı köylülerden oluşuyor, böylece köyde istihdama da katkı sağlıyorlar. Evlerin restorasyonu için usta bulamayınca hem taş hem ahşap ustası yetiştiriyorlar, böylece yeni yapılacak restorasyonlar için de kaynak sağlanmış oluyor.

Ormana Köyü şu an kültür mirası statüsünde, bu nedenle restorasyonların da aslına uygun yapılması gerekiyor. Bir önceki hafta sonu Eskişehir’e gittiğimde bir insanın bir şehrin çehresini nasıl değiştirebileceğine şahit olmuştum, Ormana’da da Özgüven ailesinin Ormana Köyü’nün kaderini nasıl değiştirdiğini görmüş oldum. Keşke her şehir, her köyden böyle vizyoner ve girişimci kişiler / aileler çıksa, ülkemiz çok daha farklı bir noktada olurdu. Ancak hem Eskişehir hem de Ormana’nın şansı eğitimli, kültürlü insanların bu değişimi başlatması, aksi halde değişim bir “talan”a dönüşebilir 🙁

Ormana Düğmeli Evleri

Ormana’nın en tanınmış özelliği düğmeli evleri. Düğmeli deyince aklınıza bildiğiniz düğme gelmesin. Bu düğmeler aslında duvardan taşan ahşap parçalarına görüntüsü nedeniyle verilen isim.

Düğmeli evlerin özelliği yığma taş işçiliği ile yapılan duvarların yıkılmasını önlemek için taşların arasına atılan ve yöreye özgü katran ağacından yapılan kalasların dayanıklı olması ve taşı tutması için geçmeli şekilde yerleştirilmesi ve bu geçme işlemi sırasında dişlerin duvarın dışında kalması. Bu sayede duvara kolayca da tırmanabilirsiniz. Bu mimari sadece İbradı- Akseki bölgesinde bulunuyormuş. Ormana Köyü’ne çok yakın olan Ürünlü Köyü’nde de çok sayıda düğmeli ev görmek mümkün. Ormana’da 300 adet kadar düğmeli ev var ve 50 kadarı restore edilmiş tescilli yapı statüsünde. Köy tamamen koruma altında. Köyün aralarında dolaşırsanız pek çok sağlam düğmeli ev görebilirsiniz.

Ormana Çevresinde Gezilecek Yerler

Ormana Çevresinde Gezilecek Yerler
Ormana Çevresinde Gezilecek Yerler

Oralara kadar gittik, Ormana Köyü’ndeki düğmeli evleri de gezdik, sonra neler yaptık onu da anlatayım. Cumartesi günü Ormana Active’de nefis keçi peynirleri ve doğal ürünlerle hazırlananmış olan kahvaltımızı ettikten sonra düştük yollara…

Leylenbit Vadisi

Önce Ormana’nın hemen çıkışındaki Leylenbit Vadisi’ne bakan miniş bir şelaleye uğradık. Nefis vadi manzarasına karşı derin derin nefes aldık, bu oksijeni her zaman bulamıyoruz malum.

Altınbeşik Mağarası

Altınbeşik Mağarası

Sonra Dünyanın en uzun 3 yeraltı su mağaralarından biri olan Altınbeşik mağarasına devam ettik. Burası Ormana’ya 7-8 km mesafede. İster araçla, isterseniz güzel bir yürüyüş rotası olarak gidilebilir. Ancak buraya önemli bir not düşeyim; mağara şu an ziyarete açık değil, 1 aya kadar açılması bekleniyor. Biz özel izinle gittik. Mağaranın toplam uzunluğunun 50 km kadar olduğu tahmin ediliyor, ancak şu ana kadar sadece 5 kmlik bölümü keşfedilmiş.

Mağara girişinde kayık veya botla 400 metrelik bölümüne gidilebiliyor. O mesafe bile hayran olmak için yeterli. Botla girdiğimiz mağaranın tavan yüksekliği 50 metreye kadar ulaşıyor, içeride yer yer aydınlatma var dolayısıyla bu güzellikleri rahat rahat izleyebiliyorsunuz. Sarkıt ve dikitler, mağara içinde kendiliğinden oluşmuş köprüler ve şelaleler görmeyi beklediğimin ötesinde güzellikte idi ve önce doğa anaya sonra da bizi davet eden Tolga’ya teşekkür etmeyi ihmal etmedim 🙂 Mağara ve çevresi tertemiz, umarım ziyarete açıldığında da böyle devam eder.

Bu arada söylemeden geçmeyeyim, mağaraya gidiş yolunda da müthiş güzel bir vadi var, yine fotoğraf molası şart!

Ürünlü Köyü

Altınbeşik mağarası dönüşü Ormana’ya çok yakın yine düğmeli evleri olan Ürünlü Köyü’ne uğrayıp köy sokaklarında dolaştık. Ürünlü ne yazık ki Ormana gibi koruma altında değil, yıkılmaya yüz tutmuş ev sayısı burada daha fazla.

Ürünlü sokaklarında dolaşırken köylü teyzeleri gördük, köyün çevresinden çeşitli otlar toplamışlar eve dönüyorlardı, otlarının tadına bakmadan geçmedik.

Çoban Yatakları

İşte günün bir diğer unutulmaz anı!

Toroslar ülkemizde en fazla keçi besiciliği yapılan yerlerden biri. Popüler olan keçi çiftliklerinin aksine bu keçiler kurbanlık olarak yetiştiriliyor. Süt ve peyniri ise sadece çoban ve ailesinin günlük ihtiyaçları için kullanılıyor. Velhasıl biz de bu çoban yataklarından birine gittik. 250-300 kadar keçinin barındığı yatağa gittiğimizde henüz anne keçiler yatağa dönmemişti. İlk girdiğimiz ağıl 100e yakın oğlağın içinde olduğu benim için cennet gibi biryerdi. Oğlakların birini kucaklayıp bırakıp diğerini kucakladım, o sırada da paçalarımı kemiren başka oğlaklar… Öyle tatlılardı ki… Daha güzel olan an ise keçilerin yatağa döndüğünde yavruları ile kavuşma anları idi. Analar meleyerek yavrularını, yavrular meleyerek analarına kavuştular. Hepimizin yüzüne şapşal bir gülümseme yapıştı onları izlerken.

Biz yataktan çıkarken artık güneş bize veda ediyordu yavaştan, günün güzel anılarını ceplerimize doldurup Ormana’ya geri döndük. Ormana Active’de leziz bir akşam yemeği bizi bekliyordu. Günün keyifli anlarını yadeden uzun bir sohbetle günü devirdik.

Ertesi sabah bol keçi peynirli kahvaltımızdan sonra bu kez Eynif Yaylasına doğru yola koyulduk. Bu kez yol arkadaşlarımız da vardı. Ormana’da kalan bir çift ve bir önceki gün yazıştığımız ve Karaman’dan günübirlik gelen Gezginiz ekibi de kendi özel araçları ile bize katıldılar ve 3 araçlık minik konvoyumuz ile yola koyulduk.

Eynif Yaylası

Ormana’dan çıkmadan öncelikle Ormana bağlarında kısa bir tur attık. Eskiden bizim köydeki bağları hatırlattı bana… Bağlar arasındaki yollar burada labirent gibi yapılırmış ki, keçiler yollarını şaşırsın bağlara çok girmesin diye. Çavuş üzümü yetişen bağlardan ayrılıp (zaten üzüm mevsimi daha gelmedi), Ormana’nın en güzel manzarasını göreceğimiz Onas Tepesine çıktık. Yolunuz buraya düşerse tepeye mutlaka çıkın, çok çok güzel bir manzara sizi bekliyor olacak.

Onas tepesinden sonra Eynif Yaylasına doğru yol almaya başlıyoruz. Yol boyu çoban yatakları, endemik bitkiler, koca kulaklı tavşanlar, Ormana’da trik denen sincaplar, yırtıcı kuşlar bize eşlik ediyor. Benim en çok huzur bulduğum kısım sanırım bu yolculuk oldu. Vahşi doğa ve bizden başka kimseciklerin olmadığı bir cennette gibiydik. Ormana’dan izlediğimiz dağ yolu aynı zamanda yürüyüş rotası olarak da işaretlenmiş, bir gün o yolu yürümeyi de çok istedim.

Yaylaya yaklaşırken ağaçlara asılmış taşlar gördük. Öğrendik ki, eş bulmak isteyen çobanlar asarmış bu delikli taşları ağaçlara. “Delikli taş yerde kalmaz, deli kız evde kalmaz” sözü ile ağaca asılan taşın kısmetlerini açacağını düşünürlermiş.

Dağ yolu bittiğinde yaylaya ulaşmıştık. Otlayan inekler, buz gibi akan çeşmeler, küçük menderesler ve yılkı atları yaylada bizi bekliyordu. Yılkı atları şu an Eynif yaylasında vahşi olarak dolaşıyor, sahipsizler… Bu atlar Osmanlı zamanında süvari atı iken Osmanlı dağılınca, ovaya salınmışlar. Şimdi özgür özgür dolaşıyorlar. Yolumuz üstünde eski bir kervansaray olan Tol Han’ı da ziyaret edip bolca fotoğraf çekip artık köyümüze geri dönüyoruz. Şansımıza hava çok güzel, güneş pırıl pırıl. Tabii hepimiz günün sonunda pancar gibi yanmışız o ayrı 🙂

Ormana’ya geri döndüğümüzde bizi yine güzel bir yemek bekliyordu. Yöreye özgü güveçte keçi köftesi gerçekten çok nefisti, mutlaka tadına bakmalısınız.

Üzümdere Irmağı

Ormana gezimizin son durağı Melas Vadisi’ndeki Üzümdere ırmağı oldu. Doğa tüm güzelliği ve bakirliği ile buralarda bizi bekliyordu. Dereye ayaklarınızı sokarak balığınızı yiyebilir, çayınızı ya da içkinizi içebilirsiniz burada.

Ormana’ya gidince sadece düğmeli evleri görmeyeceksiniz. Eynif ovasında Osmanlı zamanında süvari atı olarak kullanılmış, sonra da doğaya salıverilmiş olan yılki atlarını, eski Tol Han Kervansaray’ın kalıntılarını, tepenizde sizi gözleyen yırtıcı kuşları, yolda önünüzde koşan koca kulaklı yaban tavşanlarını, daldan dala atlayan Ormana Active‘in logosunda yer bulan Tirikleri (sincap), anasını emen oğlakları…

Say say bitmedi ki, siz iyisi mi gidin de yerinde görün…

Antalya ile İlgili Diğer Gezi Yazılarım

"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?" diyerek yola çıktım, hala cevap arıyorum. Hayallerimin peşinden yolculuklara çıkıyor, deneyimlerimi blogumda, gazete ve dergilerde paylaşıyorum. Gezmeyi, okumayı, yazmayı ve hayal kurmayı seviyorum.

8 Yorumlar

  1. Merhaba Sevil;
    Ağustos ayı için planımız Burdur-Isparta üzerinde Akseki ve civarı. İç tarafta kaldığı için serin olur sanıyorum. Köy yollarını binek araçla aşmak mümkün olur mu? Gece konaklamaları için çadırlık nereleri önerirsin? Salda var aklımızda bir.

    • Yüksek ve içeride olduğu için akşamları serin olur. Yayla gibi düşün 🙂
      Köy yolları tek şeritli filan olsa da fena değil, stabilize değil yani. Binek araçla rahat gidersiniz.
      Salda dışında çadır konaklamasına uygun neresi var ben de emin değilim 🙁

  2. Selamlar, ödül yarışmasından sonra tanıdım blogunuzu yazılarınız ve resimleriniz çok hoş, video kayıtları aldıysanız, yazılarınıza onları da dahil eder misiniz? Kısa kısa geldi, yetiremedik 🙂

Yorumunuzu Yazın